Meyve Risalesinin Te’siri

Meyve Risalesinin te’lifinden sonra, hapishanenin rengi birden değişti. Hapishane gerçek bir Yusufiye medresesi oldu. Eski mahpusların kabadayıları, efeleri ve bir kaç adam öldüren eşkiyaları birden salâh-ı hal kesbettiler. Hatta bir tahta bitini öldüremiyecek derecede uysallaştılar. Hapishanenin bu durumu Hazreti Üstâd’ı ziyadesiyle memnun ve mesrur ediyordu. Meyve Risalesini elle yazan ve çoğaltan talebelerini tebrik ediyor, teşvik ediyordu. Meyve Risalesi hapsin içinde olduğu gibi, dışarda da intişar ediyordu. Eli kalem tutan Nur talebeleri durmadan meyveyi yazıyorlardı. Artık hapishane bir medrese olmuştu. ıdareciler ve başgardiyan bu hale hayret ediyorlardı. Hatta Savcı Muavini Cemil Söylemez bu durumu resmen Bakanlığa bildirmişti.

Böylelikle, Denizli hapis musibetinin zâhirdeki kesafetli, zulümlü tazyiki ile yeşerip sümbüllenen Meyve Risalesi, Müdafaat parçaları ve yüzotuz kadar küçük küçük mektuplar topluluğu, Risale-i Nur camiasına ve Türkiye’ye ve Âlem-i İslâma kıyamete kadar rehber olacak pek muazzam bir eser netice verdi. Denizli hapsine kadar yazılmış olan yüzotuz parça Nur risaleleri ve Nur lahikaları bilfarz yok addedilse dahi, Denizli hapsinin verdiği şu meyve ve sümbülü olan sair mektup ve mudafaat eserleri, tek başıyla Müslümanların, belki hatta İslâm Âleminin müşkilâtını halletmeye kâfi, ebedî bir istikamet ve hizmet rehberidirler. Elhamdülillah!...

Denizli Hapsinde Üstâd’ın Zehirlenmesi

Zendeka komitesi plânıyla, Denizli hapsine kadar-Tesbit edildiği kadarıyla- Hazret-i Üstâd beş defa zehirlendirilmişti. Her defasında da amaçlarının tahakkuk etmediğini ve kendi gözleriyle zehirlerin Üstâd’a yutturulduğunu veya zerk edildiğini görüp kat’i bildikleri halde, yeni yeni tecrübelerinden hiç vazgeçmiyorlardı. Kastamonu’da doktorların tasdikiyle son günlerinde bir müthiş zehir verildiğini ve te’sir etmediğini kör gözleriyle görmüşler iken; bu defa yine aynı zındık komite, yeni bir Su-i kast tercrübesi için Denizli Hapishanesini uygun bir zemin ve fırsat zamanı bilmişler. Üstâd Isparta hapsinden Denizli Hapishanesine nakledildiği günlerde, ilk zehiri aşı ilacı içinde bedbaht bir doktorun eliyle vücuduna zerk ettirmişlerdi.

Denizli Hapsinin bu ilk zehiri için Hazret-i Üstâd talebelerine gönderdiği bir pusulada şöyle der:

“Yeni geldiğimiz zaman, çiçek aşısı doktoru beni aşıladı. O kolum çıban oldu ve şişti. O şiş aşağıya iniyor, beni yatırmıyor. Abdestte sıkıntı

Yükleniyor...