zeytin çekirdeklerinden yaptıkları kendi tesbihleriyle kelime-i tevhid çekmelerini öğrettik.

Her akşam dualarımızı, evradlarımızı okuduktan sonra, bir de bir hatim yapıyorduk. Süleyman Efe, adamlarından bazılarını bize hizmetçi tayin etmişti. Fakat ekseriyetle biz onlara iş yaptırmazdık. Ancak ihtiyar ve hasta olanlar iş yaptırırlardı. Yattığımız yerde çok tahta kurusu vardı. ıliştikçe hücumlarını çoğaltıyorlardı sanki...

Dokuz ay sonra beraet edip çıktık. Tahliye günü hapishanenin önü bayram yeri gibi oldu. Denizli halkı çok âlicenablık gösterdi. Bizleri evlerine götürüp misafir ettiler.

Nur talebeleri memleketlerine gidiyorlardı. Bir arkadaşın maddî durumu zayıftı. O arkadaş için yol parası temin etmeye çalışıyordum. Bu arada zengin bir tüccar, elinde bir mendille oraya gelmişti. Bu parayı muhtaç olanlara dağıtmak istiyordu. Mendilde iki demet para vardı. Ben kırk lirasını alıp gerisini iade etmek istedim. Fakat o zat ısrar ediyordu. Elindeki bir mendil parayı dağıtmak istiyordu. Ama kimse dönüp bakmıyordu.

Denizli’de bir gece Hasan Feyzi Efendi’nin evinde misafir kaldım. O ne unutulmaz, ne mutlu bir geceydi... Hasan Feyzî biz hapisten mahkemeye gidip gelirken, yola çıkar, bir çınarın altında Üstadı selâmlardı. Üstâd da onun selâmını saygı ile alırdı”

{Son şahitler-1, s: 172.}



Yine ığnebolulu İbrahim Fakazlı Ağabey anlatmış: Denizli hapis hadisesinde, ığnebolunda Dursun ismindeki bir kardeşimizden “Hücmat-ı Sitte” kitabını sormuşlar. Kitabın muhtevasını “Altı Ok”a hücum anlamışlar. Zavallıyı sabaha kadar “Hanı sitti” diye falakadan geçirmişler. Yirmi gün, belki bir ay o zavallı ayaklarına basamadı. Doktora gitti, koltuk değnekleriyle... Doktor bakıp rapor veremedi...” (Son şahitler-5,Sh.16)

Altıncı Hatıra: şemseddin Yeşil’den nakledilen bir rivayettir. Nakleden ise; Senatörlük, adli Tıp’da vazife, sağlık istatistik planlama genel müdürlüğü gibi mühim görevlerde bulunmuş Doktor Alaaddin Yılmaztürk’tür şöyle der:

“O zamanlar (Yani 1941-1945 yılları) şemseddin Yeşil Hoca’nın yanına gider gelirdim. şu hatırayı şemseddin Yeşil Efendi’den dinlemiştim: “Said-i Nursi Hazretleriyle birlikte, Denizli mahkemesinde ifade vermeye çıktığımız zaman, Üstâd hakime: “Sizin benden ifade almaya selâhiyetiniz yoktur. Benim temsil ettiğim davayı muhakeme etmek selâhiyetine sahip değilsiniz!.. “ dedi.

Yükleniyor...