“1- Risale-i Nur’un Mehdî ve İslâm Deccalı hakindaki hakikatlı ilmî ve Kur’ânî beyanatına, ehl-i vukûf (ındi fikirlerle Mehdî ve Deccal efsanesi...) demiş.
Cevap: -Bu tabirle ehl-i vukuf, hem Risale-i Nur’un mahiyetinden, hem İslâmiyetin ruhundan ne kadar uzak düştüklerine delil:
{Bu hadis, Müsned-i Imam-ı Ahmed bin Hanbel C: 5, S: 285’te şöyle geçer: iki rivayet yoluyla iki defa varid olmuştur. Ayrıca Kütüb-ü Sitte’nin içinde de aynı manada fakat degişik kelimelerle geçmektedir. A.B.}
diye olan Peygamber Aleyhisseltü Vesselâm’ın duasına ve umum İmmetin vird-i zebanı iken, ona “efsane” diyen Islâmiyetin mühim büyük bir hakikatını inkâr etmiştir...
4- “Kur’ân’ın bazı kısımlarını indî ve gayr-i ilmî şekilde ebced ve cifir hesaplarına müstenid tefsiri, müsbet ilim ve felsefe ve tasavvuf bakımından ve akl-ı selimde bir kıymeti yoktur...
Cevab: - O kadar garazkârane ve sathî bir vukufsuzluk göstermişler ki; mecburiyet olmasaydı, cevaba değer bir mesele değil diye sükût edecektim. Acaba bine yakın emmareler ve işaretler ve istihraclar tek bir hakikata, tek bir davaya vahdet-i mesele cihetiyle baksa ve birbirine kuvvet verse, adeta riyazî hesaba yakın bir kat’iyetle.. Ve umum ümmetin ekser edipleri ve Ulemaları içinde bir kaide-i istihraç olan Ebced ve Cifir hesabıyla bine yakın emarelerin bir tek davada, “Kıymeti akl-ı selimde yoktur” denilebilir mi? O vukufsuz ehl-i vukuflar akl-ı selimi tanımıyorlar ki; Ve tasavvuf ve müsbet ilmi bilmiyorlar ki: Böyle yanlış hüküm veriyorlar.
6- “Cifir ilmine nazaran aslı olmıyan şeyleri zavallıların gözlerini boyayacak mahiyette -ki Kur’ân tarafından müjdelenen- Deccal ve Mehdi efsanesi ve Ahirzaman fitnesi bu risalenin telkinleri arasındadır”
Cevab: - Neşrolunmayan ve mahrem tutulan ve hadis-i sahih ve icma-ı ümmetle sabit olan bir hakikat-ı İslâmiye olan hurûc-u Deccal’a ve Ahirzaman fitnesine “Efsane” diyerek “Zavallıların gözlerini boyuyor” demek, o kadar ruh-u adaletten ve tetkikten hâriç bir hükümdür ki; cevap vermeye değmiyor. Demek perde altında Ehadis-i Sahihayı neûzübillah “Efesane” tabiriyle yadediyorlar.
Cevap: -Bu tabirle ehl-i vukuf, hem Risale-i Nur’un mahiyetinden, hem İslâmiyetin ruhundan ne kadar uzak düştüklerine delil:
{Bu hadis, Müsned-i Imam-ı Ahmed bin Hanbel C: 5, S: 285’te şöyle geçer: iki rivayet yoluyla iki defa varid olmuştur. Ayrıca Kütüb-ü Sitte’nin içinde de aynı manada fakat degişik kelimelerle geçmektedir. A.B.}
diye olan Peygamber Aleyhisseltü Vesselâm’ın duasına ve umum İmmetin vird-i zebanı iken, ona “efsane” diyen Islâmiyetin mühim büyük bir hakikatını inkâr etmiştir...
4- “Kur’ân’ın bazı kısımlarını indî ve gayr-i ilmî şekilde ebced ve cifir hesaplarına müstenid tefsiri, müsbet ilim ve felsefe ve tasavvuf bakımından ve akl-ı selimde bir kıymeti yoktur...
Cevab: - O kadar garazkârane ve sathî bir vukufsuzluk göstermişler ki; mecburiyet olmasaydı, cevaba değer bir mesele değil diye sükût edecektim. Acaba bine yakın emmareler ve işaretler ve istihraclar tek bir hakikata, tek bir davaya vahdet-i mesele cihetiyle baksa ve birbirine kuvvet verse, adeta riyazî hesaba yakın bir kat’iyetle.. Ve umum ümmetin ekser edipleri ve Ulemaları içinde bir kaide-i istihraç olan Ebced ve Cifir hesabıyla bine yakın emarelerin bir tek davada, “Kıymeti akl-ı selimde yoktur” denilebilir mi? O vukufsuz ehl-i vukuflar akl-ı selimi tanımıyorlar ki; Ve tasavvuf ve müsbet ilmi bilmiyorlar ki: Böyle yanlış hüküm veriyorlar.
6- “Cifir ilmine nazaran aslı olmıyan şeyleri zavallıların gözlerini boyayacak mahiyette -ki Kur’ân tarafından müjdelenen- Deccal ve Mehdi efsanesi ve Ahirzaman fitnesi bu risalenin telkinleri arasındadır”
Cevab: - Neşrolunmayan ve mahrem tutulan ve hadis-i sahih ve icma-ı ümmetle sabit olan bir hakikat-ı İslâmiye olan hurûc-u Deccal’a ve Ahirzaman fitnesine “Efsane” diyerek “Zavallıların gözlerini boyuyor” demek, o kadar ruh-u adaletten ve tetkikten hâriç bir hükümdür ki; cevap vermeye değmiyor. Demek perde altında Ehadis-i Sahihayı neûzübillah “Efesane” tabiriyle yadediyorlar.
Yükleniyor...