“Mahremdir

Bismihi Sübhanehu

Eğer o mahpus daha inkâr ediyorsa, hiç ilişmeyiniz. Çünkü o paranın on, belki kırk mislini maddeten zarar ettiği halde, şimdi yine inkârında israr ediyorsa, herhalde vazifedar bir iki adamı teşrik etmiş... Beni incitmediklerine mukabil bir nevi rüşvet hesabıyla bir kısmını onlara vermiş, daha tamir edemiyor ki; Bu büyük hasaretini ve su-i şöhretini kabul ediyor. Belkide her fırsattan istifadeye çalışan düşmanlarımızdan bir zındık ve aleyhimizde bir adliye memuru onu tutuyor, cesaret veriyor: Yüzde doksan dokuz adamların nefretine ve tekzibine kendini hedef ediyor. Ben o biçareye acıyorum, onun için o parayı istiyordum. Yoksa hükûmet tarafından iaşe hem sair masraflara dair ayda verilen, tahsis edilen yüz banknotu kabul etmeyip, hükûmeti kızdırarak maddeten çok zarar ve sıkıntılara tahammül eden bir adam, o parayı sadaka sayıp, beş para ehemmiyet vermezdi. Hem böyle işlerde Hüsrev alâkadar görünmesin, tâ aleyhinde böyleler bir söz söylemesinler. Risale-i Nur’un hizmetine bir zarar gelmesin. eğer ikrar ediyorsa, o paradan başkalara verdiği kısım kalsın. Yalnız kendisinde kalan miktarı versin, ta bu dehşetli hatadan temizlensin. Ben de onu helâl edeceğim ve bu su-i şöhretini tamir etmeye çalışacağım.

Kardeşiniz

Said-i Nursi”

{Şeffaf Zarflar Dosysı Sıra No: 54.}



Isparta savcısının casusu olan o adam, Üstâd’ın mezkûr parasını inkârında -plan gereğince- devam etti, vermedi. Üstâd’da Isparta’daki talebelerine o işin peşine fazla düşmemelerini tavsiye etti. Bir seneden fazla o para yanlarında kaldı. Nihayet Üstâd Hazretleri hapisden çıktıktan ve Emirdağı’na geldikten bir müddet sonra, yani tahminen 1944 yılının son aylarında, ne fikir ve düşünce ile olduğunu bilmiyoruz, o adam o parayı getirmiş, Üstâd’ın yakın talebesi Ispartalı Rüştü Çakın Bey’e bırakmış, gitmiştir.

Hazret-i Üstâd, bu teslim-tesellüm hususunda bir mektubunda şunları yazmıştı:

“...Kahraman Rüştü, oraya gelen Mehmet Efendi’ye demiş ki: “Isparta hapsinde emanet parayı inkâr eden adam, parayı getirmiş teslim etmiş...” Eğer hakikat ise, o paradan Ayet-el Kübra’nın otuz nüshasının fiatlarını alınız. O nüshaları bana gönderiniz.Ta o otuz nushayı ben satacağım, kendi nafakam için o mübarek fiatını sarfedeceğim..."

{ EI yazma Emirdağ-1 Mecmuası, s: 180.}



Yükleniyor...