Dünyayı unutmak ve Ramazanımızı âsude geçirmeyi düşünürken, hatıra gelmiyen ve bütün bütün tahammülüm fevkinde bu dehşetli hadise hem benim, hem Risale-i Nur’un, hem sizin, hem Ramazanınız, hem uhuvvetimiz için aynı inayet olduğunu ben müşahede ettim. Bana âit ciheti ise, çok faydalarından yalnız iki üçünü beyan ederim.

Birisi: Ramazanda çok şiddetli bir heyecan, bir ciddiyet ve bir iltica ve bir niyaz ile müthiş hastalığa galebe ederek çalıştırdı.

İkincisi: Her birinize karşı bu senede görüşmek ve yakınınızda bulunmak arzusu şiddetliydi. Yalnız birinizi görmek ve Isparta’ya gelmek için bu çektiğim zahmeti kabul ederim.

Üçünçüsü: Hem Kastamonu’da, hem yolda, hem burada fevkal’ade bir tarzda elim haletler birden değişiyor ve me’mulumun ve arzumun hilâfına olarak bir dest-i ınayet görünüyor, dediriyor.

En ziyade beni düşündüren; Risale-i Nur’u en gafil ve dünyaca büyük makamlarda bulunanlara da kemal-i dikkatle okutturuyor, başka bir sahada fütûhata meydan açıyor... Ve en ziyade rikkatime dokunan ve kendi elemimden başka, her birinizin sıkıntısından başıma toplanan bütün elemlere ve teessüflere karşı, Ramazanda bir saatı yüz saat hükmüne getiren o şehr-i mübarekte bu musibet dahi o yüz sevabı, her bir saatı on derecesinde ibadet yapmakla bine iblağ ettiğinden, Risale-i Nur’dan tam ders alan ve dünya fâni ve ticaretgâh olduğunu bilen ve her şeyi imanı ve ahireti için feda eden ve bu dershane-i Yusufiyedeki muvakkat sıkıntıların daimi lezzetler ve faideler vereceklerine inanan sizin gibi ihlâslı zatlara acımak ve rikkatten ağlamak haletini tebrik.. ve sebatınızı gayet istihsan ve takdir etmek haletine çevirdi. Ben de dedim.

Bana ait bu faydalar gibi hem uhuvvetimizin, hem Risale-i Nur’un, hem Ramazanımızın, hem sizin bu yüzden öyle faydaları var ki; Perde açılsa; “Ya Rabbena şükür, bu kaza ve kader-i İlâhi hakkımızda bir inayettir.“ dedirtecek, kanaatım var.

Hadiseye sebebiyet verenlere itab etmeyiniz. Bu musibetin geniş ve dehşetli plânı çoktan kurulmustu. Fakat manen pek çok hafif geldi. Çabuk geçer!.. sırrıyla müteessir olmayınız.

Said-i Nursi”

{ şualar -Envar Neşriyat, s: 274.}



Yükleniyor...