Daha sonra, alt kata inilirken, orada evraklar tanzim edildi.Üstâd’ın yanında dört beş jandarma ve bir kaç polis vardı. Hükûmet binasının çıkış kapısında duruyorlardı. Üstâd’ın kiyafeti her zaman olduğu gibi, millî ve yerli kıyafetti. Sağ omuzunda mahfaza torbası içinde Kur’ân-ı kerim, sol omuzunda rule yapılmış bir namaz seccadesi ve ona bağlı bir ibrik... Tarih kitaplarında görülen akıncı yiğitlerin muharip kıyafetini, ısmet ınönü devrinde Ankara’da canlandıran bir tablo gibi görünüyordu. İst kattan bir kaç memur daha geldi. Polis ve jandarmalara, Denizli’ye (Yani evvela Isparta’ya) götürmeleri için bazı evraklar verdiler. Bu esnada Üstâd yürüyüp giderken, ellerini kaldırarak: Selahaddin, korkma!..” diye bir kaç kez yüksek sesle bağırdı. Sonra hareket ettiler. Ben Üstâd’ın yanına yaklaşmak istedimse de, bırakmadılar. Orada biriken halk da, aramızdaki on beş-yirmi metrelik mesafeyi doldurmuştu. Bu yüzden Üstâd’ın da beni görmesi imkânsızdı.

Üstâd’ı yetmiş yaşındaki hasta haliyle, o mübarek Ramazanın çok sıcak gününde istasyona kadar yaya olarak götürdüler...”

{Son şahitler-1 ılk Baskı, s: 135.}



Selahaddin Çelebi’nin “Bilinmiyen Taraflarıyla Said-i Nursi adlı kitaba geçen ifade şekli ise böyledir:

“Mübarek Ramazan ayının sonlarında, oruçlu ve sıcak bir gündü. Nevzat. Bey’in kapısı yanında idim. Me’murlar Bediüzzaman’ı getirdiler. Beraberce içeriye Valinin odasına girdiler. Sonra me’murlar çıktı, kapı kapandı. ıçerden şiddetli sesler geliyordu . Bir ara zil çalındı kapıcı içeri girdi. Biraz sonra çıktı. Tam bu

esnada Bediüzzaman hiddetle Vâli Tandoğana: “ben sizin ecdadınızı temsil ediyorum. Münzevi yaşıyorum. Kıyafet kanunu münzevilere tatbik edilmez. Ben dışarı çıkmıyorum, Beni icbarla siz çıkarıyorsunuz. Başından bul!” diyordu.

Bu esnada odacı, elinde yirmibeş kuruşluk âdi bezden yapılmış eski bir kasketle dışardan geldi. Valinin odasına girdi...“

{Bilinmeyen Taraflarıyla Said-i Nursi 2. Baskı, s: 309.}



İkinci şahidimiz: Üstâd’ın Kastamonu’dan muhafızı olarak refakat eden jandarma Astsubayı İsmail Tunçdoğandır. Hadisenin bu kısmı için şöyle diyor:

“Ankara ya geldiğimizd Saman pazarında bir otele indik. ıki yataklı bir oda bulduk. Hoca “ben ibadet ederim, yalnız kalmak istiyorum.” dedi. Az sonra bir komiser geldi. Hocayla görüşmek istedi. Komiser: “Vali seni istiyor, kalk gidelim” diye biraz kabaca hareket etti. Hoca: “Gitmem. ben ona dargınım” deyince, komiser Hoca’ya karşı biraz daha saygısızca hareket etti.

Yükleniyor...