hadis-i şeriflere küllî tatbiklerinin te’villerini yapan ilmî bir tahlilden ibarettir, hepsi bu kadar...
Hazret-i Üstâd’ın Tevkifi
Böylece Hazret-i Ustad, son taharrî günü olan 20.9.1943’te Isparta savcısının gelen ta’limatı gereğince tevkif edilmişti. Evvela Kastamonuda on beş yirmi gün kadar durduruldu.
{Hazret-i Üstâd’ın Kastamonu’da mevkuf olarak bir müddet bırakıldıgı hakkında, ilerde nakledecegimiz ınebolu’lu Ziya Dileğin hatıratından anlaşılmaktadır. A.B.}
ve sonra 13 Ekim 1943 günü Kastamonudan Ispartaya gönderilmek üzere yola çıkarıldı.
Hadisenin Üstâd Tarafından İzahı
Hazret-i Üstâd, Kastamonu’da tevkifinden sonra, hapishanede ve nezarethanede iken kaleme almış olduğu bir iki mektuplarında ve bilâhere de Denizli Hapsinden sonra Emirdağn’nda, kendi Kastamonu hayatına dair yazmış olduğu Yirmi Altınca Lem’anın Onaltıncı Ricasın’da hadiseyi gayet güzel ve net anlatmaktadır. Evvela Yirmi Altıncı Lema’nın Onaltıncı Ricasından:
“... Sonra gizli düşmanlarımız bazı memurları ve bir kısım enaniyetli hoca ve şeyhleri aleyhimize evhamlandırdılar. Bizi Denizli Hapsine, beş altı vilâyetlerden gelen Nur talebelerini o medrese-i Yusufiyede toplamaya vesile oldular. Bu Onaltıncı Rica’nın tafsilatı, Kastamonu’dan gönderip lahikaya geçen ve Denizli Hapsinde oradaki kardeşlerime gizli gönderdiğim küçük mektuplar ve mahkemesindeki müdafaat Risalesidir ki; Bu ricanın hakikatını parlak gösteriyorlar. Tafsilâtını lahikaya, müdafama havale ederek gayet kısa işaret edeceğiz:
Ben mahrem ve mühim mecmuları, hususan Süfyan’a
{Süfyan’a dair olan Beşinci şua’ risalesi bu arama hadisesinde Üstâd’ın evinde ele geçmemiştir. ılerde ispatı yapılacaktır.A.B.}
ve nurun kerametlerine dair risaleleri kömür ve odunlar altında sakladım. Ta benim vefatımdan ve baştaki başlar hakikatı dinleyip akıllarını başlarına aldıktan sonra neşredilsin diye müsterihane dururken, birden taharrî memurları ve müddei umuminin muavini menzilimi bastılar. O gizli ve ehemmiyetli risaleleri odunların altından çıkardılar. Hem beni tevkif edip Isparta hapishanesine, sıhhatim muhtell bir halde gönderdiler. Pek çok müteellim ve nurlara gelen o zarardan dehşetli müteessir iken, bir inayet-i ilâhiye imdadımıza yetişti. O gizlenmiş ve ehl-i hükûmet onları okumaya çok muhtaç olan o ehemmiyetli risaleleri kemal-i merak ve dikkatle okumaya başlayıp, büyük resmî daireler adeta bir dershane-i
Hazret-i Üstâd’ın Tevkifi
Böylece Hazret-i Ustad, son taharrî günü olan 20.9.1943’te Isparta savcısının gelen ta’limatı gereğince tevkif edilmişti. Evvela Kastamonuda on beş yirmi gün kadar durduruldu.
{Hazret-i Üstâd’ın Kastamonu’da mevkuf olarak bir müddet bırakıldıgı hakkında, ilerde nakledecegimiz ınebolu’lu Ziya Dileğin hatıratından anlaşılmaktadır. A.B.}
ve sonra 13 Ekim 1943 günü Kastamonudan Ispartaya gönderilmek üzere yola çıkarıldı.
Hadisenin Üstâd Tarafından İzahı
Hazret-i Üstâd, Kastamonu’da tevkifinden sonra, hapishanede ve nezarethanede iken kaleme almış olduğu bir iki mektuplarında ve bilâhere de Denizli Hapsinden sonra Emirdağn’nda, kendi Kastamonu hayatına dair yazmış olduğu Yirmi Altınca Lem’anın Onaltıncı Ricasın’da hadiseyi gayet güzel ve net anlatmaktadır. Evvela Yirmi Altıncı Lema’nın Onaltıncı Ricasından:
“... Sonra gizli düşmanlarımız bazı memurları ve bir kısım enaniyetli hoca ve şeyhleri aleyhimize evhamlandırdılar. Bizi Denizli Hapsine, beş altı vilâyetlerden gelen Nur talebelerini o medrese-i Yusufiyede toplamaya vesile oldular. Bu Onaltıncı Rica’nın tafsilatı, Kastamonu’dan gönderip lahikaya geçen ve Denizli Hapsinde oradaki kardeşlerime gizli gönderdiğim küçük mektuplar ve mahkemesindeki müdafaat Risalesidir ki; Bu ricanın hakikatını parlak gösteriyorlar. Tafsilâtını lahikaya, müdafama havale ederek gayet kısa işaret edeceğiz:
Ben mahrem ve mühim mecmuları, hususan Süfyan’a
{Süfyan’a dair olan Beşinci şua’ risalesi bu arama hadisesinde Üstâd’ın evinde ele geçmemiştir. ılerde ispatı yapılacaktır.A.B.}
ve nurun kerametlerine dair risaleleri kömür ve odunlar altında sakladım. Ta benim vefatımdan ve baştaki başlar hakikatı dinleyip akıllarını başlarına aldıktan sonra neşredilsin diye müsterihane dururken, birden taharrî memurları ve müddei umuminin muavini menzilimi bastılar. O gizli ve ehemmiyetli risaleleri odunların altından çıkardılar. Hem beni tevkif edip Isparta hapishanesine, sıhhatim muhtell bir halde gönderdiler. Pek çok müteellim ve nurlara gelen o zarardan dehşetli müteessir iken, bir inayet-i ilâhiye imdadımıza yetişti. O gizlenmiş ve ehl-i hükûmet onları okumaya çok muhtaç olan o ehemmiyetli risaleleri kemal-i merak ve dikkatle okumaya başlayıp, büyük resmî daireler adeta bir dershane-i
Yükleniyor...