yüksek ihlâs ve mahviyeti.. Ve Hafız Mustafa’nın Hizmet-i Nuriyede büyük iktidarı içinde kuvvetli bir sadakatı ve fedakârane teslimiyeti.. Ve hem Abdurrahman hem Lütfi hem Hafız Ali manasını taşıyan büyük ruhlu küçük Ali Risale-i Nur hizmetini dünyada her şeye tercihen hayatının en mühim maksadı yapması ve sebeb-i ihtilâfa karşı kuvvetli mukavemeti bulunduğunu bu dört mektubunuz bana bildirdi.
Aynı sistemde, mes’elede alâkadar kahraman Tahirî ve kahraman Rüşdü’nün dahi aynı hakikatta, aynı ahlakta bulunduklarını hiç şüphe etmiyoruz. Bu altı rüknün bu muvakkat sarsıntıdan hakiki bir tesanüdle birbirine el ele, omuz omuza, baş başa vermesi;altı yüz, belki altı bin kıymet-i maneviyeyi alıyor diye Cenab-ı Hakk’a Risale-i Nur hesabına hadsiz şükür ediyoruz ve sizi de tebrkik ediyoruz...”
{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 457.}
Ve daha bunlar gibi Hazret-i Üstâd’ın bu hadisede(Barla hayatında bir kısmı yazılmış mektupları gibi)memnuniyet ve tebriklerini ifade eden çok bölümler, Osmanlıca Kastamonu lahikasının 460, 461 ve 471. sahifelerinde mevcuddurlar. Okuyucuların oralara bakmalarını da tavsiye ederiz.
3- Bazı meşhur şeyh ve hocaları kandırmak yoluyla elde edip, Hazret-i Üstâd’ın şahsına ve Risale-i Nur aleyhine konuşturma plânlarına karşı Üstâd’ın îkaz ve irşadlarından bazı örnekler de şöyledir:
{Bu hususta, gerekse ittifak ve tesanüd mes’elelerinde az yukarda aynı ikazlardan bölümler yazılmış olabilir. Ancak mes’elelerin çok yönlü olması sebebiyle burada tekrar etmekte bir beis görülmedi. A.B.}
“... Sandıklı tarafında kemal-i şevk ve ciddiyetle faaliyette bulunan Hasan Atıf kardeşimizin bir mektubundan anladık ki; Orada perde altında, faaliyeti durdurmak için bazı hocalar ve bir kısım tarikata mensub adamları vasıta edip fütur veriyorlar. Halbuki, mesleğimiz müsbet hareket etmektir. Değil mübareze, belki başkaları düşünmeye de mesleğimiz müsaade etmiyor. Müşterileri de aramaya mecbur değiliz. Müşteriler yalvarmalı...”
{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 459.}
“... Gayet muhlis kardeşimiz Hasan Atıf’ın mektubunda, bir ihtiyar âlim ve vaiz, Risale-i Nur’a zarar verecek bir vaziyette bulunması, benim gibi binler kusurları bulunan bir biçarenin ehemmiyetli iki ma’zerete binaen bir sünneti (sakal) terk bahanesiyle şahsımı çürütüp Risale-i Nur’a ilişmek istemiş.
Evvela hem o zat, hem sizler biliniz ki; Ben Risale-i Nur’un bir hizmetkârıyım ve o dükkânın bir dellalıyım. Riaale-i Nur ise, Arş-ı A’zamla bağlı olan Kur’ân-ı Azimuşşan ile bağlanmış bir hakiki tefsiridir:
Aynı sistemde, mes’elede alâkadar kahraman Tahirî ve kahraman Rüşdü’nün dahi aynı hakikatta, aynı ahlakta bulunduklarını hiç şüphe etmiyoruz. Bu altı rüknün bu muvakkat sarsıntıdan hakiki bir tesanüdle birbirine el ele, omuz omuza, baş başa vermesi;altı yüz, belki altı bin kıymet-i maneviyeyi alıyor diye Cenab-ı Hakk’a Risale-i Nur hesabına hadsiz şükür ediyoruz ve sizi de tebrkik ediyoruz...”
{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 457.}
Ve daha bunlar gibi Hazret-i Üstâd’ın bu hadisede(Barla hayatında bir kısmı yazılmış mektupları gibi)memnuniyet ve tebriklerini ifade eden çok bölümler, Osmanlıca Kastamonu lahikasının 460, 461 ve 471. sahifelerinde mevcuddurlar. Okuyucuların oralara bakmalarını da tavsiye ederiz.
3- Bazı meşhur şeyh ve hocaları kandırmak yoluyla elde edip, Hazret-i Üstâd’ın şahsına ve Risale-i Nur aleyhine konuşturma plânlarına karşı Üstâd’ın îkaz ve irşadlarından bazı örnekler de şöyledir:
{Bu hususta, gerekse ittifak ve tesanüd mes’elelerinde az yukarda aynı ikazlardan bölümler yazılmış olabilir. Ancak mes’elelerin çok yönlü olması sebebiyle burada tekrar etmekte bir beis görülmedi. A.B.}
“... Sandıklı tarafında kemal-i şevk ve ciddiyetle faaliyette bulunan Hasan Atıf kardeşimizin bir mektubundan anladık ki; Orada perde altında, faaliyeti durdurmak için bazı hocalar ve bir kısım tarikata mensub adamları vasıta edip fütur veriyorlar. Halbuki, mesleğimiz müsbet hareket etmektir. Değil mübareze, belki başkaları düşünmeye de mesleğimiz müsaade etmiyor. Müşterileri de aramaya mecbur değiliz. Müşteriler yalvarmalı...”
{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 459.}
“... Gayet muhlis kardeşimiz Hasan Atıf’ın mektubunda, bir ihtiyar âlim ve vaiz, Risale-i Nur’a zarar verecek bir vaziyette bulunması, benim gibi binler kusurları bulunan bir biçarenin ehemmiyetli iki ma’zerete binaen bir sünneti (sakal) terk bahanesiyle şahsımı çürütüp Risale-i Nur’a ilişmek istemiş.
Evvela hem o zat, hem sizler biliniz ki; Ben Risale-i Nur’un bir hizmetkârıyım ve o dükkânın bir dellalıyım. Riaale-i Nur ise, Arş-ı A’zamla bağlı olan Kur’ân-ı Azimuşşan ile bağlanmış bir hakiki tefsiridir:
Yükleniyor...