verildi. Aynı zamanda Tâhirî Ağabeyin eliyle yazılan “Hizb-ül Kur’ân “eseri ve bunun arkasında Hafız Ali’nin eliyle yazılan “Hizbün Nuri”de fotoğraf yoluyla tab’edilmişlerdi. Yine aynı bu sene içinde “Beşinci şua” Risalesi şöhret kazanmış, çok duyulmuş ve her tarafta merak ile aranmaya başlanmıştı... Yine aynı bu sene içinde Hazret-i Üstâd, müteferrik Nur risalelerini birbirine ekliyerek, mecmualar halinde toplamaya ve bazılarını daktilo ile yeni yazı ile coğalttırmaya başlamıştı. Bu mecmualar “Hüccet-üllahi-l baliğa” ve “Misbah-ül ıman” adlarındaki Asayı- Musa’nın birinci bölümünü teşkil eden risalelerdendi. Ayrıca “Mu’cizat-ı Ahmediye ve Mu’cizat-ı Kur’âniye, Gencler ikaznamesi veya Tenbih-ül Gâfilin” olan Gençlik Rehberinin ilk adı... Ve Mecmua-i ışarat ki, Sikke-ı Tasdik-i Gaybînin ilk ismi gibi mecmualar... bunlar bilâhare Denizli hapsinden sonra daha da tekmil ettirilerek,Asa-yı Musa, Zülfirkâr, Sikke-i Tâsdik-i Gaybî, Gençlik Rehberi gibi isimlerle neşredildiler.
Böylece, zulmet ve nifak ehli ve tarafı zulüm ve nifak, cebir ve kuvvet, hile ve şeytanet plânlarını çevirip dururlarken; Nur ehli ve tarafı da doğruluk, hakikat, ilim, akıl, sadakat, iman ve Kur’ân, Nur ve ziya ile mukabele ediyordu.
Bu yazdıklarımızın sübutunu gösteren ve vakıalar halinde cereyan şeklini ve Üstâd’ın bunları hissederek yaptığı karşı tedbir diktelerini bildiren maddeler, Hazret-i Üstâd’ın Kastamonu’dan yazıp Isparta’ya gönderdiği mektuplarından okunmaktadır. Bunlardan bazılarını kaydediyoruz. (Gerçi alttaki ilk mektup, Isparta’da henüz beraat hadisesi olmazdan evvel ise de, yine bir derece bu hadisatın ucunu göstermektedir.)
Evvela Hükûmet’in tutumunun zahiren değişikliğini ve Din ile bir nevi müsalâha şeklini ihsas eden şu malumatlardır:
“... Mektubunuzu almadan iki gün evvel gördüğüm bir rü’yayı beyan ediyorum, şöyleki gördüm: şimdiki reis veya şimdiki reisler, tanıdığım ehemmiyetli bir iki hocaya hilafet rütbesini ve mes’elelerini tatbik etmeye.. Ve hilafet o hocalara veya reislere hangisine verileceğini rüyada anlamadım.. ve o netice-i kararları bana göstermek için, bana karşı geldiklerini gördüm. Sonra uyandım, sabahleyin kardeşlerime söyledim, dedim: Allahû a’lem Isparta havalisinde Risale-i Nur’un maddî mağlubiyeti içinde, ma’nevî gâlibiyeti olmuşki; Büyük makamat-ı resmiyeden en mühim mesail-i İslâmiye medar-ı bahs olacak. Biz Isparta’da o musibetin ne derece ileri gittiğini bilemediğimizden ve çoktanberi de, ne hal-ı alemden ve ne de resmi halden anlamayıp dinlemediğimiz halde, bu rü’yanın rü’yay-i Sadıka olduğuna bir emare olan beni bir gün baktırdı. O emare şudur ki: Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir talebesi Ankra’dan gelip, ben sormadan dedi: “Reis (ısmet) Kur’âna yeni bir tefsir yazmaya emretmiş. O da yazıyormuş.
Böylece, zulmet ve nifak ehli ve tarafı zulüm ve nifak, cebir ve kuvvet, hile ve şeytanet plânlarını çevirip dururlarken; Nur ehli ve tarafı da doğruluk, hakikat, ilim, akıl, sadakat, iman ve Kur’ân, Nur ve ziya ile mukabele ediyordu.
Bu yazdıklarımızın sübutunu gösteren ve vakıalar halinde cereyan şeklini ve Üstâd’ın bunları hissederek yaptığı karşı tedbir diktelerini bildiren maddeler, Hazret-i Üstâd’ın Kastamonu’dan yazıp Isparta’ya gönderdiği mektuplarından okunmaktadır. Bunlardan bazılarını kaydediyoruz. (Gerçi alttaki ilk mektup, Isparta’da henüz beraat hadisesi olmazdan evvel ise de, yine bir derece bu hadisatın ucunu göstermektedir.)
Evvela Hükûmet’in tutumunun zahiren değişikliğini ve Din ile bir nevi müsalâha şeklini ihsas eden şu malumatlardır:
“... Mektubunuzu almadan iki gün evvel gördüğüm bir rü’yayı beyan ediyorum, şöyleki gördüm: şimdiki reis veya şimdiki reisler, tanıdığım ehemmiyetli bir iki hocaya hilafet rütbesini ve mes’elelerini tatbik etmeye.. Ve hilafet o hocalara veya reislere hangisine verileceğini rüyada anlamadım.. ve o netice-i kararları bana göstermek için, bana karşı geldiklerini gördüm. Sonra uyandım, sabahleyin kardeşlerime söyledim, dedim: Allahû a’lem Isparta havalisinde Risale-i Nur’un maddî mağlubiyeti içinde, ma’nevî gâlibiyeti olmuşki; Büyük makamat-ı resmiyeden en mühim mesail-i İslâmiye medar-ı bahs olacak. Biz Isparta’da o musibetin ne derece ileri gittiğini bilemediğimizden ve çoktanberi de, ne hal-ı alemden ve ne de resmi halden anlamayıp dinlemediğimiz halde, bu rü’yanın rü’yay-i Sadıka olduğuna bir emare olan beni bir gün baktırdı. O emare şudur ki: Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir talebesi Ankra’dan gelip, ben sormadan dedi: “Reis (ısmet) Kur’âna yeni bir tefsir yazmaya emretmiş. O da yazıyormuş.
Yükleniyor...