Nur’un bu manevi galebesi ve muvaffakiyetine karşı gelmek ve te’sirini kırmak için, zendeka komitesiyle hükûmet işbirliği edip beraberce bir kaç koldan harekete geçtiler. Böylece iman ile küfür, Nur ile zulmet 1942-1943 yılları arasında çok kesif ve amansız bir manevî mücadele içine girmiş oldu. şöyle ki:

Zulmet ehli olan dinsiz, gizli zındık komite teşkilâtları ve bunların bir nevi oyuncağı olan o tarihteki hükûmetin başındakileri, Risale-i Nur’un te’sir sahasını kırmak, daraltmak, gevşetmek ve yahut bütün bütün te’sirsiz hale getirmek için başlıca plânları şunlardı:

1- Meşhur Hoca ve şeyhleri elde edip, Üstâd ve Risale-i Nur aleyhine konuşturmak.

2- Diyanet ışleri reisliğine, Kur’ân’a yeni bir tefsir yazdırarak

{O sıra bu iş lsmet ınönü’nün istegiyle, Diyanet Riyaseti Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Efendi’nin yazdığı, bir eseri neşretti. Fakat Hamdi Efendi yazdığı eserinde Kur’ân’ın ve lslâm’ın hakikatlarından hiç bir ta’viz vermeden gayet güzel bir eser yazdı. Bu eser, ne Üstâd’a, ne de Risale-i Nur’a karşı degil muaraza etmek, tam aksine Risale-i Nur’un müdafaa ettiği hakikatleri tervic ediyor ve ma’nen destekliyor mahiyetinde bir eser idi. Bu eserin adı “Hak Dini, Kur’ân Dili” idi. Fakat o sıra Diyanet Reisi ş. Yaltkaya’nın da o istikemette birşey yazıp yazmadığını bilmiyoruz. A.B.}



nazarları Risale-i Nur’dan çekmek.

3- Hükûmetin şahs-ı manevisini dine ve dindarlara karşı olmayıp, dine hürmetkâr olduğunu göstermeye çabalamak.

4- Bazı zındıkların eskiden yazmış oldukları “İslam Târihi” gibi sinsi ve münafıkane eserlerini neşrettirmekle, milletin nazar-ı dikkatini o tarafa çekmeye çalışmak.

5- Risale-i Nur talebelerinin arasına bir çok vesilelerle ihtilâf sokmaya çalışmak.

6- Risale-i Nur’un metin ve faal rükünlerine yüksek maaşlı memuriyet gibi parlak işler bulup meşgul eylemek...

Evet,bunlar plânlandı ve tatbikine de geçildi.Lâkin bu vâhî, hud’alı plânları hiç bir halt edemedi. Bilâkis Risale-i Nur’un revacını ve kıymettarlığını ve daha çok işitilmesini ve merakların uyanmasını temin etti. Amma plânlarının birisinde muvakkaten biraz muvaffak gibi oldular.

Bu plânlar tatbik sahasına konulduğu sene içinde, (Yani 1942-1943) Nur talebeleri de hizmet ve faaliyetlerini kızıştırdılar. Isparta’nın sadece bir tek köyü olan Sav’da bin kalemle Risale-i Nurlar yazılmaya başlandı. Bu, Isparta’nın tek bir köyü idi... Isparta ve etrafinda, başta da kaydettiğimiz gibi; yüzlerce binlerce risale yazıldı. Bu arada, “Ayet-el Kübra” gibi küfrün bel kemiğini kıran ve ilim ve hakikat meydanında onun kökünü kal’eden bir Risale Isparta’lı Tahirî Ağabeyin eliyle 1943 yılında İstanbul’da tab’a


Yükleniyor...