Mektubat risalesinin ikinci mektubunu daima hatırlıyarak bu emirlerinize riayet etmeye çalıştığım halde, bir mücbir-i gaybî bendenizi tahrik ederek, ikinci mektuba muhalefete sevk ediyor. Niyetim halis sadakat ve merbutiyetim ciddî ve çok sağlam, her türlü riyadan âri ve hiç bir maddi menfaata ma’tuf ve müstenid olmıyan Allah rızası yolunda Kur’ân namına ve Risale-i Nur’a hizmet gayesine ma ‘tuf ve bilhassa bizim gibi âciz, âsi ve günahkârların hidayet ve irşad ve ıslâhına ve ehl-i dalâleti ve ehl-i bid’ayı tarik-i Hakk’a da’vet ve hakaik-i ımana hadim bir kudsî zat, bizlere ve memleketimize vediatullah olarak ihsan buyurulmuş, kıymetli misafirimiz, nasılki biz günahkârların manevî yardımına koşuyor ve gece gündüz mağfiret-i ilâhiyyeye ve irşadımıza çalışıyorsa; bizler de bu aziz misafirimizin maddî yardımına seve seve ve iştiyakla ve ancak Allah için koşmak ve çalışmak vazifesiyle mükellef bulunduğumuzu hissediyoruz...
Af dilerim, kıymetli ve sevgili Üstâd’ım! Bilirimki, hediyeleri kabul etmiyorsunuz. Fakat zekât ve sadaka gibi muaveneti arkadaşlarımızın ısrarı üzerine yazmaya mecbur oldum. Hem de maddî ihtiyaçlarınıza, ikametgâh kirası, odun ve kömür gibi mübrem ihtiyaçlar için lâzım olduğunu düşünmüştüm...
Kıymetli ve müşfik Üstâd’ım! şu kadar var ki; hizmetkârınız Üstâd namına değil, kıymetli ve garip bir misafirimiz namına ve rizaen lillah yardım etmek istiyoruz. Hem manevî zarar görmemeniz için kuvvet ve kudret ve azamet sahibi Cenab-ı Allah’a niyaz ve tazarru’ ederek dergâh-ı ilâhiyesinde hüsn-ü kabula mazhar eylemesini dua ediyoruz...
Daimî kudsî dualarınıza Muhtaç, günahkar hizmetkâr ve talebeniz Ahmed Nazif Çelebi (R.H)”
{Ziyadat-ı Kastamoniye, s: 13.}
İkinci Fıkra: Ispartadan Hüsrev Altınbaşak’ın müjdeli bir mektubu:
“Aziz Üstâdım!
Yüksek ve ciddî irşadlarınızla adım atmayı en büyük bir maksat bilen talebeleriniz, son zamanlarda şâyan-ı şükran bir vaziyete girdiler. Hulusi-i sani beş on arkadaşıyla.. Hafız Ali civarındaki yirmi yirmibeş arkadaşıyla.. Mübarekler, Otuz otuzbeş refikleriyle.. Bilhassa Hafız Ali, köyünden Ahmedler ve Mehmedlerin çok halis gayretleriyle umumiyet itibariyla hem hiç mübalağasız bin kalemle belki daha fazla; en geride kalan Isparta da ise, Kahraman Rüşdü’nün ve risaleleri kendine tamamen yazan Mehmed Zühdi’nin ve küçük Ali’nin ve Osman Nurî gibi faal talebelerin gayret ve
Af dilerim, kıymetli ve sevgili Üstâd’ım! Bilirimki, hediyeleri kabul etmiyorsunuz. Fakat zekât ve sadaka gibi muaveneti arkadaşlarımızın ısrarı üzerine yazmaya mecbur oldum. Hem de maddî ihtiyaçlarınıza, ikametgâh kirası, odun ve kömür gibi mübrem ihtiyaçlar için lâzım olduğunu düşünmüştüm...
Kıymetli ve müşfik Üstâd’ım! şu kadar var ki; hizmetkârınız Üstâd namına değil, kıymetli ve garip bir misafirimiz namına ve rizaen lillah yardım etmek istiyoruz. Hem manevî zarar görmemeniz için kuvvet ve kudret ve azamet sahibi Cenab-ı Allah’a niyaz ve tazarru’ ederek dergâh-ı ilâhiyesinde hüsn-ü kabula mazhar eylemesini dua ediyoruz...
Daimî kudsî dualarınıza Muhtaç, günahkar hizmetkâr ve talebeniz Ahmed Nazif Çelebi (R.H)”
{Ziyadat-ı Kastamoniye, s: 13.}
İkinci Fıkra: Ispartadan Hüsrev Altınbaşak’ın müjdeli bir mektubu:
“Aziz Üstâdım!
Yüksek ve ciddî irşadlarınızla adım atmayı en büyük bir maksat bilen talebeleriniz, son zamanlarda şâyan-ı şükran bir vaziyete girdiler. Hulusi-i sani beş on arkadaşıyla.. Hafız Ali civarındaki yirmi yirmibeş arkadaşıyla.. Mübarekler, Otuz otuzbeş refikleriyle.. Bilhassa Hafız Ali, köyünden Ahmedler ve Mehmedlerin çok halis gayretleriyle umumiyet itibariyla hem hiç mübalağasız bin kalemle belki daha fazla; en geride kalan Isparta da ise, Kahraman Rüşdü’nün ve risaleleri kendine tamamen yazan Mehmed Zühdi’nin ve küçük Ali’nin ve Osman Nurî gibi faal talebelerin gayret ve
Yükleniyor...