buyurulmuş. Mevlânâ Halid Hazretlerinin velâdeti 1193, Üstâdımız Hazretlerinin ise, 1293’dür.Bu hadisin tam izahı Risale-i Gavsiye’de vardır.

Yine bir zaman Feyzî, İstanbul’da gayet câzibedar bir âlimin dersine kapılarak orada kalmak niyet etmiş. Fakat acaba Üstâd’ım müsaade edermi? diye mütereaddit iken; O günlerde buradan bir Risale-i Nur şâkirdinin Feyziye yazdığı mektubunu Üstâdımız görürler. O mektubun zeyline: “İstanbul Eski Said-i bilir, Yeni Said’in kardeşi Feyzi’yi aldatıp kendine çekmesin. Risale-i Nur razı değil..” diye yazmışlar. Feyzî İstanbul’da bu mektubu alınca birden ayılır, aklı başına gelir. Üstâd’ından, kusurlarının afvını ister.

Yine Denizli hapsi vakaasından evvel, arasıra lâtife tarzında bizlere hususan Feyzi’ye Üstâd’ımız buyururlardı ki: “Cezanız var, tokat yiyeceksiniz. Hapse gireceksiniz.” diye Denizli hapsimizi bize remzen haber verip, hem bizi ikaz, hem kablel-vuku’ bu muhim hadiseyi keşfen beyan ediyorlardı. Hakikaten çok geçmeden Üstâdımızın dediği gibi çıktı.

Yine Denizli hapsinden evvel buyururlardı ki: “Kardeşlerim çoktandır sekiz seneden fazla bir yerde kalmamışım. şimdi buraya geleli sekiz sene

{Hicri hesapta hakikaten sekiz senesi dolmuş oluyordu. Amma sabit hesab olan miladi veya Rumiye göre yedi buçuk senesi tamam oluyordu. A.B.}



oluyor. Bu sene herhalde ya vefat edeceğim veya başka yere nakledileceğim” diye Kastamonu’dan teşrifini haber veriyorlardı.

Hem Denizli hapsi musibetinden evvel Üstâd’ımız buyururlardı ki: “Kardeşlerim, Risale-i Nur’a bir kaç cihette hücum hissediyorum. Ziyade ihtiyat ediniz!” Hakikaten çok geçmedi, İstanbul’da bir ihtiyar hoca bilmiyerek, bir risalenin bir meselesine itiraz ediyor. Sonra eski Fetva Emini merhum Ali Rıza Efendi Hazretleri o hocanın itirazını reddediyor ve Risale-i Nur’un hakkaniyetini tam tasdik ediyor.

Bir müddet sonra, birden hayvan (at) ürküp Üstâd’ımızın mübarek bacağı incindi. Aylarca ızdıraplar içinde vazife-i ubudiyetini ve Risale-i Nurıın hizmet-i kudsiyesini çok müşkilâtlarla ifa edebildi.

Sonra, tekrar dağda müthiş bir zehirlemeden gayet ağır bir surette hasta iken, Denizli hapsi tevkifi meydana çıktı. Fakat o Ferd-i ferid tahammülü pek müşkil ve dehşetli halde hem hizmet-i imaniye ve Kur’âniyedeki azm-ı metnini, hem ubudiyyetteki vazifesini ifaya son derece gayret edip, asla fütûr getirmeden ulul-azmane bir sabırla ispat ediyordu.

Yine Üstadımız, tevkifimizden evvel mükerrer buyururlardı ki: “Ehl-i dünya Risale-i Nur’a ilişmesinler. Eğer ilişirlerse, âfatların hücumuna sebep olurlar.” Hakikaten herkese malûmdur ki; Risale-i Nur şakirtleri tevkif edilir

Yükleniyor...