{Ayetin bu işari manası, Denizli hadisesinde tevkiflerinden sonraki ilk günlerde ihbar edilmiş... Öncelerinde ise sadece onun müjde tarafı gösterilmişti. A.B.}
buyurdular.
İşte Denizli mahkemesi beraet kararını vermezden dokuz ay evvel, bilâtereddüt bu ayetin definesinden aldığı cevheri izhar edip, hem ayet-i kerimenin mühim bir nükte-i i’caziyesini keşf, hem de kuvve-i ma’neviyeye muhtaç zayıf talebelerini tebşir etmekle, bizi mesrur eylemişlerdir. Bu ayetin tam izahı Denizli mudafaası içinde ve lahikasındadır.
Nüsha-i nâdire-i zaman olan Üstâdımız gayet şeci’ ve metin ve ulu’l- azmane bir cesaret-i fevkal’âdeye mâlik bir lisan-ul haktır ki, hak yolunda söz söylemekten çekinmez, levm-i lâimden korkmazlar.
Bir gün, ismullah yazılı kabir taşlarını lağımlar üzerinde konurken görürler... Orada dünyaca mühim zatlar da hazır oldukları halde, kimsenin söyleyemediği haklı ve fakat gayet acı sözlerle, o haksız işe ve daha başka müthiş haksız işlere sedd-i sedid olmuşlardır.
Hem memleketimizde her kim Üstâdımız’ı rencide etmeye cesaret etmişse Risale-i Nur’a zarar getirmişse, mutlaka su-i âkibete uğramışlardır. Bazıları dehalet edip akılları başlarına gelmiş ise de, bazıları da cezalarını çekmişlerdir. Bu vakıaların bazıları lahikada yazılmıştır.
Elhasıl: Mübarek Üstâd’ımızın evsaf-ı kemalini ve mehasin-i ahvalini bizim gibi âcizlerin bihakkin tasvir ve ta’rif edebilmesine imkân yoktur. Halık-ı Zülcelal velcemal Hazretleri Üstâd’ımızı bir vücud-u müstesna olarak yaratmış ve tevfik-i ılahîsine mazhar kılmıştır. Ne saadet ona ki, onun bizzat iştigal ettiği ve ehemmiyetle teşvik ve tavsiye ettiği Risale-i Nur ile hizmet-i Kur’âniye ve imaniyede buluna ve Risale-i Nur’dan dersini almış ola...
Yükleniyor...