ve imha harekatı neticesinde, 1929’da Garbi Anadoluya nefy edilep, 1928 affı dışında bırakılan ve sonra 1928’deki Dersim isyanı sebebiyle 1929’da Kastamonuya sürgün ve mûhacir gönderilen Bişar ağanın (Bişarey çeto) -Kardeşi Nadir Baysal ve Ahmet Ataklının Üstâd Bediüzzamanla ilgili müşterek hatıraları şöyledir:
“1939’da Kastamonuya nefyedildik. Memleketteki mal ve mülkümüz yakılıp yıkıldığı için, perişan ve çok düşkün bir halde idik. Kastamonuda hiç kimseyi tanımıyoruz. Sonra duyduk ki burada Molla Said-i Meşhur vardır. Bişâr ağa ile ikimiz (yani Ahmet ataklı) perişan bir vaziyette Seydanın yanına gittik. Bizi o halde görünce çok üzüldü. Hükûmetin (daha evvel) ona tahsis ettiği şehir kenarındaki evini bize verdi.. ve bize: “üzülmeyin evlatlarım, bütün yakılıp yıkılan mal ve mülkünüz sizin için sadaka hükmüne geçti.”
Ben (Ahmet Ataklı) hammallık yapıyordum. Bende (Nadir Baysal) küçük olduğumdan, çaycı Emin ağabeyin yanında çıraklık yapıyordum.
Kastamonuya gelen sürgünler arasında Kurtalanlı zengin aileye mensub Yusuf Efendi
{ Bu Yusuf Efendi, Yusuf Topraktırki Lahikalarda Hz. Üstâda hitaben yazdığı mühim bir mektubu vardır. O mektubun bazı kısımları Üstâd’ın Kastamonu hayatında (bu kitapta) dercedilmiştir. A.B.}
de vardı. Birgün bu zat geldi, benden biraz para istedi. Onun parama bir ihtiyacı olmadığını biliyordum. Bunun ne olacağını sordum, dedi ki:
“Ben Bediüzzaman Hazretlerine iki karpuz alıp hediye götürmek istiyorum. Adana karpuzları yeni çıkmıştı. Bizde adettir, büyük zatlara mevsimin ilk sebze ve meyvelerinden götürürüz. Parama haram karışmış olabilir. Sen hammallık yapıp helal para kazandığın için Üstad Hazretleri belki seninkini kabul eder.
Yusuf Efendi benim cüzdandan biraz para aldı gitti. iki karpuzla geldi, doğruca Bediüzzaman’a gittik. Yusuf Efendinin elindeki karpuzları gören Üstâd, hiddetle dediki: “nedir onlar?”
O da: “Afedersiniz, bizim tarafta adettir, Alimlere, şeyhlere, mevsimin ilk meyvelerinden götürürüz, eğer kabul buyurursanız size getirdim” dedi.
Üstâd: “Yusfu Efendi, benim kimseden hediye kabul etmediğimi biliyorsun, adetimi niye bozmak istiyorsun.” dedi.
Hazret-i Üstâd’ın şu sözleri karşısında üzgün vaziyette beklerken, Üstâd bir elini kaşlarının üstüne koydu ve biraz düşündü.. ve sonra: “Ben sizi karpuzlarla geri gönderecektim. Fakat Muhacir Fakir Ahmed’in kalbini kırmamak için kabul edeceğim” dedi.
“1939’da Kastamonuya nefyedildik. Memleketteki mal ve mülkümüz yakılıp yıkıldığı için, perişan ve çok düşkün bir halde idik. Kastamonuda hiç kimseyi tanımıyoruz. Sonra duyduk ki burada Molla Said-i Meşhur vardır. Bişâr ağa ile ikimiz (yani Ahmet ataklı) perişan bir vaziyette Seydanın yanına gittik. Bizi o halde görünce çok üzüldü. Hükûmetin (daha evvel) ona tahsis ettiği şehir kenarındaki evini bize verdi.. ve bize: “üzülmeyin evlatlarım, bütün yakılıp yıkılan mal ve mülkünüz sizin için sadaka hükmüne geçti.”
Ben (Ahmet Ataklı) hammallık yapıyordum. Bende (Nadir Baysal) küçük olduğumdan, çaycı Emin ağabeyin yanında çıraklık yapıyordum.
Kastamonuya gelen sürgünler arasında Kurtalanlı zengin aileye mensub Yusuf Efendi
{ Bu Yusuf Efendi, Yusuf Topraktırki Lahikalarda Hz. Üstâda hitaben yazdığı mühim bir mektubu vardır. O mektubun bazı kısımları Üstâd’ın Kastamonu hayatında (bu kitapta) dercedilmiştir. A.B.}
de vardı. Birgün bu zat geldi, benden biraz para istedi. Onun parama bir ihtiyacı olmadığını biliyordum. Bunun ne olacağını sordum, dedi ki:
“Ben Bediüzzaman Hazretlerine iki karpuz alıp hediye götürmek istiyorum. Adana karpuzları yeni çıkmıştı. Bizde adettir, büyük zatlara mevsimin ilk sebze ve meyvelerinden götürürüz. Parama haram karışmış olabilir. Sen hammallık yapıp helal para kazandığın için Üstad Hazretleri belki seninkini kabul eder.
Yusuf Efendi benim cüzdandan biraz para aldı gitti. iki karpuzla geldi, doğruca Bediüzzaman’a gittik. Yusuf Efendinin elindeki karpuzları gören Üstâd, hiddetle dediki: “nedir onlar?”
O da: “Afedersiniz, bizim tarafta adettir, Alimlere, şeyhlere, mevsimin ilk meyvelerinden götürürüz, eğer kabul buyurursanız size getirdim” dedi.
Üstâd: “Yusfu Efendi, benim kimseden hediye kabul etmediğimi biliyorsun, adetimi niye bozmak istiyorsun.” dedi.
Hazret-i Üstâd’ın şu sözleri karşısında üzgün vaziyette beklerken, Üstâd bir elini kaşlarının üstüne koydu ve biraz düşündü.. ve sonra: “Ben sizi karpuzlarla geri gönderecektim. Fakat Muhacir Fakir Ahmed’in kalbini kırmamak için kabul edeceğim” dedi.
Yükleniyor...