Adil Bey, Yirmibeş lirayı hediye olarak Bediüzzaman’a vermek istedi. Bediüzzaman teşekkür ederek, kabul etmedi. Adil Bey çok ısrar etti. Fakat Bediüzzaman katiyyen kabul etmedi. Adil Bey’in yine çok fazla ısrarları üzerine Bediüzzaman yirmibeş liranın sadece bir lirasını aldı.. Ve kendisinin bezden, ağzı büzmeli bir kesesini açarak bir lira çıkardı ve Adil Bey’e hatıra olarak verdi.
Babası Üstâd’ın Dostu Bir Vali Muavini
Kastamonu Vali muavinlerinden Feridûn Çayır’ın babası büyük bir âlimmiş, bu zatla Bediüzzaman eskiden tanışırlarmış, dost ve ahbaplarmış. Feridun Bey’i, arzusu üzerine Bediüzzaman’a götürmüştüm.
Bediüzzaman ona: “Evinize geldiğim zaman, bana kapıyı açan siz değil miydiniz?” dedi.
Aradan seneler geçmiş, belki kırk elli sene geçmiş. Feridun bey büyümüş. ızmir’de çeşitli yerlerde me’murluk yapmış, Vali muavinlğini yapmış, bu yaşa gelmiş... Buna rağmen daha ilk görüşmede tanışmazdan evvel, Bediüzzaman hemen onu hatırladı...”
{Son şahitler-2, s: 187-189.}
Beşincisi: 1940’lardan beri Risale-i Nur’a ve Üstâd Bediüzzaman Hazretlerine olan talebeliğinde hiç bir engel tanımadan sadakat ve vefadarlıkta daima ileri giden Araçlı Abdullah, (Abdullah Yeğin Ağabey) diye Risale-i Nur camiasında hürmet ve ta’zimle karşılanan insan... Bu zat,1940-1941 yıllarında Üstâdıyla Kastamonu’da ilk görüşmesini şöyle anlatır:
“Kastamonu Lisesi, orta kısım ikinci sınıfındaydım. Üstâd’ın kiraladığı evin sahibinin ve bize gelen bazı zatların sitayişle “Bediüzzaman” diye bir zattan bahsetmeleri üzerine, bende onu görmek ve ziyaret etmek arzusu uyandı. Onun hakkında duyduklarım: Büyük biz zat olduğu, hediye kabul etmediği ve herkesi ziyaretine almadığı şeklindeydi.
Bir gün okulda, teneffüs arasında sıra arkadaşım Rıf’at’a bu mevzuyu açtım. Burada çok kıymetli bir hoca varmış, deyince, arkadaşımız: “Ben onu tanırım, evi bizim evin karşısındadır. Çok iyi bir kimsedir. Beraber seninle gidelim. Ben bazen ona gidiyorum” dedi.
Münasib bir vakitte birlikte gittik. Kapıyı çaldık. Kapı açıldı. Yukarı çıktık. Sağdaki kapıdan odasına girdik. Evvela Rif’at, sonra ben elini öpüp oturduk. Karyola gibi yüksek bir divan üstüne otuımuş, dizlerine yorganı çekmiş, geriye doğru yaslanmıştı. Elinde bir kitap vardı. Saçları kulaklarının
Babası Üstâd’ın Dostu Bir Vali Muavini
Kastamonu Vali muavinlerinden Feridûn Çayır’ın babası büyük bir âlimmiş, bu zatla Bediüzzaman eskiden tanışırlarmış, dost ve ahbaplarmış. Feridun Bey’i, arzusu üzerine Bediüzzaman’a götürmüştüm.
Bediüzzaman ona: “Evinize geldiğim zaman, bana kapıyı açan siz değil miydiniz?” dedi.
Aradan seneler geçmiş, belki kırk elli sene geçmiş. Feridun bey büyümüş. ızmir’de çeşitli yerlerde me’murluk yapmış, Vali muavinlğini yapmış, bu yaşa gelmiş... Buna rağmen daha ilk görüşmede tanışmazdan evvel, Bediüzzaman hemen onu hatırladı...”
{Son şahitler-2, s: 187-189.}
Beşincisi: 1940’lardan beri Risale-i Nur’a ve Üstâd Bediüzzaman Hazretlerine olan talebeliğinde hiç bir engel tanımadan sadakat ve vefadarlıkta daima ileri giden Araçlı Abdullah, (Abdullah Yeğin Ağabey) diye Risale-i Nur camiasında hürmet ve ta’zimle karşılanan insan... Bu zat,1940-1941 yıllarında Üstâdıyla Kastamonu’da ilk görüşmesini şöyle anlatır:
“Kastamonu Lisesi, orta kısım ikinci sınıfındaydım. Üstâd’ın kiraladığı evin sahibinin ve bize gelen bazı zatların sitayişle “Bediüzzaman” diye bir zattan bahsetmeleri üzerine, bende onu görmek ve ziyaret etmek arzusu uyandı. Onun hakkında duyduklarım: Büyük biz zat olduğu, hediye kabul etmediği ve herkesi ziyaretine almadığı şeklindeydi.
Bir gün okulda, teneffüs arasında sıra arkadaşım Rıf’at’a bu mevzuyu açtım. Burada çok kıymetli bir hoca varmış, deyince, arkadaşımız: “Ben onu tanırım, evi bizim evin karşısındadır. Çok iyi bir kimsedir. Beraber seninle gidelim. Ben bazen ona gidiyorum” dedi.
Münasib bir vakitte birlikte gittik. Kapıyı çaldık. Kapı açıldı. Yukarı çıktık. Sağdaki kapıdan odasına girdik. Evvela Rif’at, sonra ben elini öpüp oturduk. Karyola gibi yüksek bir divan üstüne otuımuş, dizlerine yorganı çekmiş, geriye doğru yaslanmıştı. Elinde bir kitap vardı. Saçları kulaklarının
Yükleniyor...