Bu eserleri benden istemişti, verdim. Onda kaldı. Abidin Bey’in sonra Vali olarak başka yere tayini çıktı, Kastamonu’dan ayrılıp gitti.

Ona İlişenler Hep Cezasını Gördü

Bir polis vardı. Hafızdı. Bediüzzaman’ı takib eder, ta’ciz ederdi. Sonunda hastalanarak ölüp gitti. Elyakut köyünden olan bu hafız, Bediüzzaman’a yaptıklaınnın tokadını yedi. Ona ilişenler hep musibetlere uğradılar. Bediüzzaman’ın en büyük meziyeti, afvetmek ve bağışlamaktı.

Onunla uğraşanlardan birisi de, Polis Safvet’ti. Bir gün Vali Mithat Altıok, bunu kumar oynarken bastırdı. Safvet de rezil-kepaze oldu Buna mukabil Bahri Çavuş isimli bir zat, Bediüzzaman’a hizmet eder, iyilik ederdi. Bu adam daha sonraki senelerde çok iyi günler gördü... Onun dostları hep mes`ud oldular, iyi günler gördüler.

Hilmi Erkal Meselesi

Kastamonu yakınlarındaki Tepelice köyünden, Küçük şeyhlerin Hilmî Bey (Hilmi Erkal) Hacı ıbrahim dağında bekçi idi. Bediüzzaman’ın dağa çıktığı birgün, “Hilmi, Hilmi!” diye kendisini yanına çağırmak istiyor. Fakat Hilmî nedense bu sesi duymuyor. Üstâd’ın canı sıkılıyor. Az sonra ormanda çok şiddetli bir fırtına başlıyor. Fırtınanın şiddetinden Hilmi Bey, telâş ve heyecanla Bediüzzaman’a sığınıyor. Bediüzzaman ise: “O kadar çağırdım niçin duymadın?” diye Hilmi Bey’e serzenişlerde bulunuyor.

Bir Kadın ve At Meselesi

Bir kadın, küçük bir çocukla Bediüzzaman’a bazen bir at gönderiyor, o da onunla dağlarda gezmeye çıkıyordu. Nedense bu kadın, bir gün içinden atı göndermek istemeden atı gönderdiği zaman, Bediüzzaman atı kabul etmiyor ve bir daha da o ata binmiyor.

Belediye Reisinin Üstâd’ı Ziyâreti

Belediye reisimiz Adil Bey’in babası vefat etmişti. Rüyasında babasını görmüş, Bediüzzaman’a yardım etmesini istemiş. Bana söyledi. Sonra beraberce Üstâd’a gittik. Belediye Reisi Adil Bey diye takdim ettim.

Bediüzzaman: “Rü’yamda Kuddusi Bey’i (Kuddusi Akay, Adil Bey’in hem eniştesi, hem de onunla dayı çocuklarıdır). Zâbit elbisesiyle gördüm” dedi.

Yükleniyor...