günü, komiser beni çağırdı: “Bu hoca efendi yorganını satmak istiyor. Sen bunun yatağını alır mısın?” dedi.

Ben de alabileceğimi söyleyince, Komiser: “Sen bununla nereden tanışıyorsun?” dedi.

Ben de “O benim hemşehrimdir, tanışırız” dedim.

Yatağı satın almak üzere beni karakolun üst katına, Üstâd’ın yanına çıkarttılar. Yatağa baktım, yirmibeş lira kıymet biçerek yatak benim oldu. Bu defa aynı yatağı kira ile kendisine bırakmak üzere anlaşma yaptık. Bu vesileyle, her gün yatağın günlük kirasını almak bahanesiyle karakola gidip geliyordum. ıhtiyaçlarını böylece te’min ediyordum.

...Ben artık rahatlıkla Üstâd’ın yanına gidip geliyordum. Başka kimseyi yanaştırmıyorlardı. Havalar iyi olduğu günlerde beraber dağlara giderdik. Akşamları da kitapları tashih ederdi. Kastamonu’nun kışı şiddetli geçerdi. Bazı günler odasındaki yer tahtalarının arası kırağı yağmış gibi olurdu. Küçük bir sobası vardı. Odayı pek ısıtmazdı.

Üstâd ikindiden sonra kapısını kilitlerdi. Daha kimseyi yanına kabul etmezdi. Tâ ertesi gün kuşluğa kadar...

Kaybolan Çoraplar

...Bir gün ben Üstâd’ın yanına gitmiştim. Kaybolan çorabını arıyordu. Ben de kendisine yardım ettim. Bana dedi ki: “Kardeşim, ben çoraplarımı her yerde aradım. Hatta gülerek dedi, kibrit kutusunun içini bile aradım. Bazı meczub evliyalar var, bana yardım edecekleri yerde benimle eğleşiyorlar. Bu ızdıraplarım, bu şiddetli tazyik ve takiblerim altında bana yardımları olması lâzımken, bilâkıs böyle maniler çıkararak benimle uğraşıyorlar. Halk Partisi’nin bu eşedd-i zulmüne karşı neden bana yardım etmiyorlar.

Sonra gülümsiyerek “Beşyüz banknot tazminat vermezlerse kabul etmiyeceğim” dedi.

Daha sonra, mütebessim bir vaziyette kalktı. Abdest aldı, namaza durdu, duasını yaptı. Duadan sonra sobanın deliğine müteveccih olup bakıyordu. Çorabın ucu sobanın borusunun yanından çıkmış, sarkmıştı. Meğer fâreler çorabı alarak, sobanın içinden alıp götürmüşler, sobanın boru deliğine bırakmışlardı. Üstâd “bunda bir hikmet var” dedi.

Meğer daha önceleri Risale-i Nur’un bazı parçalarını soba deliğine saklamış. Fakat zamanla oraya sakladığını unutmuş, hatırından çıkmıştı. Bu hadise üzerine Nurun o parçalarını oradan alarak, daha başka emin bir yere sakladık. Az sonra kapı açıldı. Polis, jandarma ve bekçiler içeri doldular.


Yükleniyor...