şaşıran ve neye uğradığını bilmiyen gafil şaşkın adam, ağlıyarak döner, hamama gider, tevbe eder ve namaza başlar.
Aynı gün ve aynı vakitte, Bediüzzaman Hazretlerini tâkible vazifeli ve kalenin altından doğru Bediüzzaman’ı gözliyen Holivotlu Hafız diye anılan polis me’muru ise; geri dönüp evine giden sarhoş adamı yakalıyor ve adama soruyor: “Ne söyledi sana o Kürt!” diye adamı sıkıştırıyor.
İbrahim Fakazlı’nın rivayetine göre o bedbaht polis, Üstâd’ın aziz şahsiyetine karşı ağzını bozarak şetmettiğini ve neticede bu polis me’mururıun hayatı feci’ bir akibetle noktalandığını kaydeder.
Bediüzzaman’a Ulaşan Mevlânâ Halid-i Bağdadî’nin Cübbesi ve Hikâyesi
Bu mübarek cübbenin hikayesi, Hazret-i Üstâd’a ulaşması ve devir teslimi şöyledir:
Tahminen 1940’lı yıllarda, Âsiye nâmındaki bir mübarek hanım, kocası hapishane müdürü olan zatın Kastamonu’ya hapishane müdürü olarak tayini çıkıp gelince, Âsiye Hanım da burada Hazret-i Üstâd’la tanışıp talebesi olmuş.. ve yanlarında uzun zaman muhafaza ettiği mübarek cübbeyi Üstâd’a teslim etmiştir.
Mevlânâ Halid Hazretlerinin halifelerinden olan ve “Küçük Aşık” lâkabıyla ma’ruf şeyh Muhammed bin Abdullah el-Hâlidî’nin torunlarından olan mübarek Asiye Hanım; dedesinin mübarek yadigarı olan o cübbeyi, kendisi ve ailesi çok itina ve titizlik içerisinde uzun zaman muhafaza etmiş ve bir çok yerlerde beraberlerinde gezdirmişlerdir. Nihayet bu mübarek emanetin sahibi Bediüzzaman Hazretleri olduğuna kanâat getirmiş ve Üstâd’a sağ-salim teslim etmiştir.
Mevlânâ Halid Hazretleri; önceleri Bağdat’da ilim tahsili için gitmiş olan Afyonkarahisar’lı Küçük Mehmedi, (Küçük Aşık) ilmini bitirdikten sonra, daire-i irşadına almış ve Halife ta’yin ederek Anadolu’ya gönderdiği zaman, mübarek bir cübbesini de ona hediye etmiştir. Bu zat ise, Anadolu’ya geldikten bir müddet sonra Mısır’a gitmiş, orada Nakş-i Bendî tekyesinde irşada başlamış... Ve nihayet Rumi 1300, Miladi 1884 Mısır’da vefat etmiştir.
{Hediyet-ül Arifin Fi esma-il Müellifin, c: 5, s: 383.}
Amma bu mübarek cübbe, acaba ailesi tarafından tekrar Mısır`dan Anadolu’yamı getirilmiş, yoksa o zat, Mısır’a giderken onu burada mı bırakmış bilinmemektedir. Lâkin bu cübbe o zatın vefatından sonra; Asiye
Aynı gün ve aynı vakitte, Bediüzzaman Hazretlerini tâkible vazifeli ve kalenin altından doğru Bediüzzaman’ı gözliyen Holivotlu Hafız diye anılan polis me’muru ise; geri dönüp evine giden sarhoş adamı yakalıyor ve adama soruyor: “Ne söyledi sana o Kürt!” diye adamı sıkıştırıyor.
İbrahim Fakazlı’nın rivayetine göre o bedbaht polis, Üstâd’ın aziz şahsiyetine karşı ağzını bozarak şetmettiğini ve neticede bu polis me’mururıun hayatı feci’ bir akibetle noktalandığını kaydeder.
Bediüzzaman’a Ulaşan Mevlânâ Halid-i Bağdadî’nin Cübbesi ve Hikâyesi
Bu mübarek cübbenin hikayesi, Hazret-i Üstâd’a ulaşması ve devir teslimi şöyledir:
Tahminen 1940’lı yıllarda, Âsiye nâmındaki bir mübarek hanım, kocası hapishane müdürü olan zatın Kastamonu’ya hapishane müdürü olarak tayini çıkıp gelince, Âsiye Hanım da burada Hazret-i Üstâd’la tanışıp talebesi olmuş.. ve yanlarında uzun zaman muhafaza ettiği mübarek cübbeyi Üstâd’a teslim etmiştir.
Mevlânâ Halid Hazretlerinin halifelerinden olan ve “Küçük Aşık” lâkabıyla ma’ruf şeyh Muhammed bin Abdullah el-Hâlidî’nin torunlarından olan mübarek Asiye Hanım; dedesinin mübarek yadigarı olan o cübbeyi, kendisi ve ailesi çok itina ve titizlik içerisinde uzun zaman muhafaza etmiş ve bir çok yerlerde beraberlerinde gezdirmişlerdir. Nihayet bu mübarek emanetin sahibi Bediüzzaman Hazretleri olduğuna kanâat getirmiş ve Üstâd’a sağ-salim teslim etmiştir.
Mevlânâ Halid Hazretleri; önceleri Bağdat’da ilim tahsili için gitmiş olan Afyonkarahisar’lı Küçük Mehmedi, (Küçük Aşık) ilmini bitirdikten sonra, daire-i irşadına almış ve Halife ta’yin ederek Anadolu’ya gönderdiği zaman, mübarek bir cübbesini de ona hediye etmiştir. Bu zat ise, Anadolu’ya geldikten bir müddet sonra Mısır’a gitmiş, orada Nakş-i Bendî tekyesinde irşada başlamış... Ve nihayet Rumi 1300, Miladi 1884 Mısır’da vefat etmiştir.
{Hediyet-ül Arifin Fi esma-il Müellifin, c: 5, s: 383.}
Amma bu mübarek cübbe, acaba ailesi tarafından tekrar Mısır`dan Anadolu’yamı getirilmiş, yoksa o zat, Mısır’a giderken onu burada mı bırakmış bilinmemektedir. Lâkin bu cübbe o zatın vefatından sonra; Asiye
Yükleniyor...