Yunus Çavuş ve İbrahim Fakazlı’nın Müştereken anlattıkları acib Hadise
Tahminen şubat başı 1988’de ıbrahim Fakazlı, kardeşinin İstanbul’daki evinde aynen bize şunları anlattı:
“Bize, Kastamonu’da Üstâd’la çok uğraşan Holivotlu Hafız polisin bir tokadını anlatan, o sıra Orman işlerinde soför olarak çalışan İsmail adındaki şahıs şöyle demişti: “Ben hep sarhoş ayyaş bir halde yaşıyordum. Bir gün yine gece yarısına kadar içe içe eve geldim. Yattım, sabahleyin annem başıma su dökmek suretiyle beni zor uyandırdı. Nasihat etti.. Fakat dinliyecek bir durumda değildim. Kalktım giyindim, kal’anın arkasındaki pis bir yere gitmek üzere yola çıktım. Kalenin arkasındaki yoldan geçerken, kal’anın üstünden birisi bağırıyor: “Oğlum oraya gitme! Dön, hamama git, guslet, tevbe et!” diyordu. Ben bu sözleri duyunca âdeta vücudum lerzeye geldi. Orada bulunan bir ağacın köküne dayanarak düşündüm. O halde iken, Holivotlu polis Hafız Nuri yanıma geldi. Orada o da Üstâd’ı takib ediyormuş. Bana, Ağzını bozarak:” o Kürd sana ne söyledi”dedi Ve hakaretli sözler sarfetti. Ben döndüm hamama gittim, yıkandım ve tevbe ettim. Allah’a şükür kurtuldum.
Bilâhere bu polis hafızın başına gelmedik kalmadı. Hatta ben bir gün bir köyde iken bir evde geceleyin misafir kaldım. O köy polisin köyü imiş. Gece yarısı benim kaldığım evin kapısı çalındı. Hafız polisin şiddetli sancılandığını, onu araba ile şehre götürmemi söylediler. Ben polisi alıp hastahaneye götürdüm.”
Yunus Çavuş’un anlattıkları
Yunus Çavuş, uzun yıllar Kastamonu kal’asında yangın gözetleyicisi ve Ramazan topçusu olarak bulunduğu için, Bediüzzaman Hazretlerini kale başında defalarca görmüş, konuşmuş ve sohbet etmiştir. Adı geçen hikâyeyi bir çok kimselere şöyle anlatmıştır:
“Bir gün sabahın erken saatlerinde Bediüzzaman kalenin şehre bakan ve altı çok derin burcunun üzerinde oturmuş, ayaklarını aşağıya sarkıtmış vaziyette kitaplarının tashihiyle meşguldür. Bu esnada içip içip sarhoş olmuş, ayyaş bir adam, kalenin altındaki yoldan geçerek kötü bir yere gitmektedir. Adam, hoca Efendinin hizasına geldiğinde, birden bire ayakları yere saplanıp kalırcasına dikilip durmuş. Bediüzzaman hazretleri, kötü yola düşmüş giden bu biçare sarhoş adama, şefkatle bağırıp selâm vermiş ve: “Dön, kardeşim dön, evine dön! Git hamamda yıkan, temizlen, tevbe et, Oraya gitme!” demiş.
Tahminen şubat başı 1988’de ıbrahim Fakazlı, kardeşinin İstanbul’daki evinde aynen bize şunları anlattı:
“Bize, Kastamonu’da Üstâd’la çok uğraşan Holivotlu Hafız polisin bir tokadını anlatan, o sıra Orman işlerinde soför olarak çalışan İsmail adındaki şahıs şöyle demişti: “Ben hep sarhoş ayyaş bir halde yaşıyordum. Bir gün yine gece yarısına kadar içe içe eve geldim. Yattım, sabahleyin annem başıma su dökmek suretiyle beni zor uyandırdı. Nasihat etti.. Fakat dinliyecek bir durumda değildim. Kalktım giyindim, kal’anın arkasındaki pis bir yere gitmek üzere yola çıktım. Kalenin arkasındaki yoldan geçerken, kal’anın üstünden birisi bağırıyor: “Oğlum oraya gitme! Dön, hamama git, guslet, tevbe et!” diyordu. Ben bu sözleri duyunca âdeta vücudum lerzeye geldi. Orada bulunan bir ağacın köküne dayanarak düşündüm. O halde iken, Holivotlu polis Hafız Nuri yanıma geldi. Orada o da Üstâd’ı takib ediyormuş. Bana, Ağzını bozarak:” o Kürd sana ne söyledi”dedi Ve hakaretli sözler sarfetti. Ben döndüm hamama gittim, yıkandım ve tevbe ettim. Allah’a şükür kurtuldum.
Bilâhere bu polis hafızın başına gelmedik kalmadı. Hatta ben bir gün bir köyde iken bir evde geceleyin misafir kaldım. O köy polisin köyü imiş. Gece yarısı benim kaldığım evin kapısı çalındı. Hafız polisin şiddetli sancılandığını, onu araba ile şehre götürmemi söylediler. Ben polisi alıp hastahaneye götürdüm.”
Yunus Çavuş’un anlattıkları
Yunus Çavuş, uzun yıllar Kastamonu kal’asında yangın gözetleyicisi ve Ramazan topçusu olarak bulunduğu için, Bediüzzaman Hazretlerini kale başında defalarca görmüş, konuşmuş ve sohbet etmiştir. Adı geçen hikâyeyi bir çok kimselere şöyle anlatmıştır:
“Bir gün sabahın erken saatlerinde Bediüzzaman kalenin şehre bakan ve altı çok derin burcunun üzerinde oturmuş, ayaklarını aşağıya sarkıtmış vaziyette kitaplarının tashihiyle meşguldür. Bu esnada içip içip sarhoş olmuş, ayyaş bir adam, kalenin altındaki yoldan geçerek kötü bir yere gitmektedir. Adam, hoca Efendinin hizasına geldiğinde, birden bire ayakları yere saplanıp kalırcasına dikilip durmuş. Bediüzzaman hazretleri, kötü yola düşmüş giden bu biçare sarhoş adama, şefkatle bağırıp selâm vermiş ve: “Dön, kardeşim dön, evine dön! Git hamamda yıkan, temizlen, tevbe et, Oraya gitme!” demiş.
Yükleniyor...