validemi dahi terke kâfi olduğuna.. ve hiç bir zaman ve hiç bir ân ruh ve hayalimden te’sir-i manevîlerinin zail olmadığına ve o te’sir-i manevinin gıday-ı ruhanîsinin ruhuma ilka ettiği cesaret-i maddiye ve maneviyenin menba’ı olan o manevi Üstadmın teveccühleri en büyük mukaddesatım olduğuna; nefsim kabza-i tasarrufunda olan Zat-ı Zülcelal şâhid-i âdildir.

Yazı işlerinde ve ziyaretlerinde bizlere vacib olan faaliyet yerine, gösterdiğim bataetten Üstâd’ımın tekdirine lâyık isem de, menba-i hidayet-i Rahman ve şâhid-i Vahdaniyyet ve envar-ı hakikat-ı ımaniyyeyi ifade ve ifazasıyla, en sönük ruhları irşad ve ihya eden.. Ve felsefe-i tabiiyeyi füyuzat-ı Kur’ândan aldığı ilm-i hakikat ve hakikat-ı ilmiyesiyle çürütüp zirü zeber eden.. Ve şemail-i şerifesini yazmakta kalemimin iktidarı olmıyan Risale-i Nur’un şahs-ı manevisi Müceddid ve Ferid-i zaman Bediüzzaman Üstâdımız! benim gibi günahkâr, hata ve nisyan içinde çabalayan bu biçareye af ve merhamet buyuracakları şe’ninden olduğuna büyük bir kanaat-ı imaniye ve itmi’nan-ı kalble teselliyâb olmaktayım.

Ayat-ı Kur’âniyeden tereşşuh ederek, envar-ı Kur’ân`iyenin şua’ları ve lem’alarını.. Ve tılsım-ı Kur’ânîyi kâinata -Üstâd’ımıza hâs bir üslub ve ifade ile-ilân eden tefsir-i kebir olan o büyük ve ulvî ve kudsî sözler ve risalelere lâyık bir tarzda hizmet etmek bu hayatta en büyük bir maksadım ve vazifemdir.

Risale-i Nur Sâkirtlerinden Sadık”

{Ziyadat-ı Kastamoniye, s: 49.}




Yükleniyor...