çok tecrübe ettim, ne vakit ehemmiyetli bir misafirim gelecek, herhalde o vakte yakın bir rızık benim rızkım içine girdiğine benim kanaatım gelmişti. şimdi daha ehemmiyetli görüyorum. Ya Isparta’dan veyahut başka yerden ehemmiyetli misafirim olacak...”

Bu hadiseyi yirmi otuz gündür musırrane bize söylüyordu. şimdi birden bire hiç hatır ve hayale gelmiyen Kardeşi Abdülmecid Efendinin büyük oğlu Nihat pederinden izin almadan bir hiss-i kablel vuku’ ile o dehşetli hastalık zamanında kendi parasıyla Ankara’ya gidip merhum Abdurrahman’ın oğlu Vahdet’i görüp; “Gel beraber amcamıza gideceğiz” deyip acele olarak o geldi. Vahdet de gelmek üzeredir. ınşaallah bahara kadar Üstâdımızın yanında kalacaklar. Üstâdımız diyorki: “Bu dehşetli hastalıktan sonra, nisbeten en ziyade alâkadar olduğum iki biraderzadelerim, belki eski zamanda Abdülmecid ve Abdurrahman’ın sisteminde bir küçük Abdülmecid ve bir küçük Abdurrahman medar-ı tesellî olarak Cenab-ı Hak feyziyle ihsan etti...”

{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 184.}



İkinci bir hastalıktan haber veren Üstâd’ın bir mektubu: (Bu ikinci hastalık, birincisinden bir sene sonra, yani tahminen 1941’de olmuştur.)

“Aziz Sıddık Kardeşlerim! Sizin mübarek Ramazanınızı ve kudsî leylei Kadirinizi ve sürûrlu bayramızını tebrik ediyoruz. Lillahilhamd bu sene dualarınız himmetiyle hastalık beni yatağa düşürmedi. Tacizatını yapıp hafif geçti...”

{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 351.}



Ve nihayet üçüncü hastalık ve sarih zehirlendirilme hadisesini bildiren ifadelerine geçiyoruz. Bizim lahikalardan bulup kaydettiğimiz Üstâd’ın zehirli hastalıkları birer sene arayla ve hepsi de Ramazan-ı şerifin içinde vuku’ bulmaları bir tevafuktan ziyade, herhalde gizli bir su-i kasd plânını ihsas etmektedir. Bu üçüncü son hastalık ve sarih zehir vak’asını bildiren hadise,1943 Ramazanı başında vuku’ buldu. Yani 18/9/1943’de...

Hazret-i Üstâd bu vak’aya dair ve aynı günde anî yapılan baskın ve taharriler hakkında, üç tane mektup kaleme almış ve Kastamonu Lahikası’nda derc ettirmiştir. Bu mektupların bazısı gerçi baskınlardan ve Üstâd’ın Kastamonu’da tevkifinden sonra kaleme alınmış ise de, lâkin yine Kastamonu’da olduğu için, Kastamonu Lahikası’na dercedilmiştir. Mektuplardan ikisi aynı hadise zamanında olup ifade tarzı ve cümlelerin şekli değişiktir. Biz bunlardan uzun olanı ile Denizli hadisesinin selametle neticeleneceğ’ini müjdeleyen bir ayetin gaybî ihbarına dair olanından bölümler alacağız:

Yükleniyor...