Üstâdımıza ve dolayısıyla Risale-i Nur’a karşı İstanbul Ulemasının i’tirazlarıyla hücum ettiler. Fakat İstanbul Uleması Üstâdımızın cerhedilmez tahkikatını kemal-i takdirle karşılıyorlar. Ezcümle: Bu ihtiyar zatın itirazı münasebetiyle İstanbul’un en mu’teber ve en eski ve en büyük âlimi Ali Rıza, bu ihtiyar hocanın i’tirazı münasebetiyle demiş ki:

“Bugün Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’u müceddid-i dindir. Onun eserine karşı bir şey denilmez ve dil uzatılamaz. Bizim anlamadığımız rumuzlar vardır. O ihtiyar mu’terizin mutalâası yanlıştır. Bugün bu eserleri tetkik ve tenkid için Bediûzzaman’ın kâ’binde olmak lâzımdır Bu zamanda o da yoktur” demiş, o mu’terizin i’tirazını reddetmiş...

İşte münafıklar bu noktadan da bir şey yapamadıkları için, Üstâdımızla fazla münasebettar ve hemşehrisi ve İstanbul’da ziyade hürmet kazanmış bir zatın zaif damarından bilerek veya bimeyerek onu büyük hataya sevk etmişler...”

{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 339.}



Bu tahkikatlı yazıda da sıralanan sair sebepleri bu makamda yazmaya lüzum görmedik. ısteyen Kastamonu Lahikası asıllarında bulabilir.

İstanbul’da vaki’ i’tiraz hadisesinin neticesi olarak, zarardan çok çok ziyade fayda verdiği gibi; aynı hadiseye Kur’ân’ın gıybet ayeti de işarî manasıyla işareti görüldü ve Kur’ân’ın ma’nen Risale-i Nur’u müdafaa ettiği anlaşıldı. Bu hususî işareti ihtar ve ilham ile keşfedip gören Üstâd Bediüzzaman’dır. şöyle kaydeder:

“Bismihi Sübhanehu

Kardeşlerim!

Kur’ân’ın bir tek ayetinin bir tek işareti, ihbar-i bilgayb nev’inden bir lem’a-i i’caziyeye tevafuk suretiyle gösterdiğini ma’nevî bir ihtar ile gördüm:

Bu ayet-i kerimenin makam-ı cifrisi, şedde ve tenvin sayılmazsa, 1351’dir. “Meyten”in aslı “Meyyiten” olmasından, 1361 ederek bu tarihte umur-u azimeden bir dehşetli gıybeti bu ayetin many-ı işarî külliyetinde dahil ediyor. Umur-u azimeden böyle acib gıybeti, aynı tarihte, aynı senede vukua geldi...

Bence, Kur’ân’ın nasılki her sûre ve bazen bir ayet ve bazen bir kelimesi bir mu’cize olur. Öyle de, bu ayetin bu işareti bu asırda Risale-i Nur şâkirtlerinin hakkındaki gıybete baktığına üç emare var.

Birincisi: Birinci şua’ olan işarat-ı Kur’âniye risalesinde, Risale-i

Yükleniyor...