Belki diyoruz ki, many-ı sarihinin tahtında müteaddit tabakalar var. Bir tabakası da many-ı işarî ve remzîdir. Ve o many-ı işarî de bir küllîdir, cûz’iyatları var. Risale-i Nur dahi bu asırda o many-ı işarî tabakasının külliyetinde bir ferttir. Ve o ferdin kasden bir medar-ı nazar olduğuna, ehemmiyetli bir vazife göreceğine; eskiden beri Ulema mabeyninde carî bir düstûr-i cifrî ve riyazî ile karineler, belki hüccetler gösterilmiş iken, Kur’ân’ın ayetine veya sarahetine değil incitmek, belki i ‘caz ve belagatına hizmet ediyor.. Bu nevi’ işarat-ı gaybiyeye i’tiraz edilmez. Ehl-i hakikatın nihayetsiz işarat-ı Kur’âniyeden hadd ü hesaba gelmiyen istihraçlarını inkâr edemiyen, bunu da inkâr etmemeli ve edemez.

Ama benim gibi ehemmiyetsiz bir adamın elinde böyle ehemmiyetli bir eserin zuhur etmesini istiğrab ve istib’ad edip, i’tiraz eden zat, eğer buğday tanesi kadar çam çekirdiğinden dağ gibi çam ağacını halkeylemek azamet ve kudret-i ilahiyeye delil olduğunu düşünse; elbette bizim gibi acz-i mutIak ve fakr-ı mutlakta, böyle ihtiyac-ı şedid zamanında böyle bir eserin zuhûru vüs`at ve rahmet-i ilâhiyeye delildir demeye mecbur olur...

{ Osmanlıca Kastamonu-2, s: 299.}



Hadise hakkında Hazret-i Üstâd’ın ikinci kısa bir mektubu:

“Aziz sıddık kardeşlerim! Ehl-i dalâletin Isparta muvaffakiyetine ”

{Isparta muvaffakiyeti, hadisenin aynı senesi olan 1942’de oranın adliyesinin Risale-i Nurları tetkikten sonra, beraat vererek sahiblerine iade etmeleridir. A.B.}



karşı, bir meb’usun amcası ve akrabasından on taneden fazla me’muriyette bulunan İstanbul’da hoca ve şeyh zatın; cereyanlarına bir perde suretinde elim bir tarzda, ihtiyarlık ve vehhamlık ve taassubundan istifade edip aleyhimizde isti’mal ettiler. Fakat merak etmeyiniz, bu cephede de bir şey kazanamıyacaklar. Cenab-ı Hakk’a havale ediyoruz...

{Aynı eser, s: 303.}



Hadisenin esbabını araştıran Nur talebelerinin elde ettikleri bir kaç sebep şekli vardır. Ancak biz bunların hepsini burada sıralamıyacağız. Geçmiş hadisenin teferruatını tekrarlamanın bir manası ve faidesi yoktur. Hadisenin en mühim yönünü ve üst tarafta kaydettiğimizin tamamlayıcı kısmını kaydetmekle iktifa edeceğiz. O da şöyledir

“...Biz tahkikatımızla bu garazın esbabını taharri ettik. Hem Ankara’dan, hem vilâyât-ı şarkiye’den gelen muhacirlerden anladık ki; tahkikatımız doğrudur. Bulduğumuz o garazın esbabının bir kaç tanesini beyan ediyoruz;

Birincisi: Risale-i Nur’a karşı Isparta cephesinde münafıklar mahkemeyi musallat ettiler. Risale-i Nur’un galebesiyle neticelendi. Bizim cephede


Yükleniyor...