zulümleriyle ve Sevr Muahadesiyle âlem-i İslâm’a ve merkez-i hilâfete ettikleri ihanete mukabil, öyle bir mağlubiyet tokadını yediler ki; dünyada dahi bir cehenneme girip çıkamıyorlar. Evet, bu mağlubiyet aynen zelzele gibi ihanetin cezasıdır.”
{Osmanlıca kastamonu -1, s: 22.}
“... Adalet-i İlâhiye; İslâmiyete ihanet eden mimsiz medeniyete öyle bir azab-ı manevî vermiş ki; Bedevîliğin ve vahşiliğin derecesinden çok aşağıya düşürmüş. Avrupa’nın ve ıngilizin yüz sene ezvak-ı medeniyesini ve terakkî ve tasallut ve hâkimiyetin lezzetlerini hiçe indiren, mütemadî korku ve dehşet ve telâş ve buhran yağdıran bombaları başlarına musallat etmiş..
{Aynı eser, s: 33.}
“... Bu cihan harbinde iki hükûmet küre-i arzın hâkimiyeti için mürafaa ve muhakeme davasında bulunmaları içinde; iki muazzam dinin musalâha ve sulh mahkemesinde barışmak davası açılarak... Ve dinsizliğin dehşetli cereyanı de semevi dinlerle mücadele-i azimesi başladığı hengâmda; nev-i beşerin sosyalist tabakasıyla, Burjuvalar Tâifesinin mahkeme-i kübralarında açılan büyük davaları... ”
{Aynı eser, s:109.}
ikinci Cihan Savaşı’nda Bizim Hükûmetin Durumu
“... Yirmi sene evvel tab’ edilen SİNğHAT risalesinde hakikatlı bir rü’yada, âlem-i İslâm’ın mukadderatını meşveret eden bir meclis tarafından bu asrın hesabına eski Said’den sordukları suale karşı verdiği cevabın bir parçası şimdilik tezahür etmiştir. O zaman o manevi meclis demiş ki:
“... Bu Alman mağlubiyetiyle neticelenen bu harbte Osmanlı Devletinin mağlubiyetinin hikmeti nedir?”
Cevaben Eski Said demiş ki: “Eğer gâlib olsa idik, medeniyet hatırı için çok mukaddesatı feda edecektik. (Nasıl ki yedi sene sonra edildi) ve medeniyet nâmıyla âlem-i İslâm’a, hususen Haremeyn-i şerifeyn gibi mevaki-i mübarekeye; Anadolu’da tatbik edilen rejim, kolaylıkla cebren teşmil ve tatbik edilecekti. İnayet-i İlâhiye ile onların muhafazası için, kader mağlubiyetimize fetva verdi.”
Aynen bu cevabtan yirmi sene sonra, yine gecede; “Bitaraf kalıp, giden mülkünü geri almakla beraber, Mısır ve Hindi de kurtararak bizimle
{Osmanlıca kastamonu -1, s: 22.}
“... Adalet-i İlâhiye; İslâmiyete ihanet eden mimsiz medeniyete öyle bir azab-ı manevî vermiş ki; Bedevîliğin ve vahşiliğin derecesinden çok aşağıya düşürmüş. Avrupa’nın ve ıngilizin yüz sene ezvak-ı medeniyesini ve terakkî ve tasallut ve hâkimiyetin lezzetlerini hiçe indiren, mütemadî korku ve dehşet ve telâş ve buhran yağdıran bombaları başlarına musallat etmiş..
{Aynı eser, s: 33.}
“... Bu cihan harbinde iki hükûmet küre-i arzın hâkimiyeti için mürafaa ve muhakeme davasında bulunmaları içinde; iki muazzam dinin musalâha ve sulh mahkemesinde barışmak davası açılarak... Ve dinsizliğin dehşetli cereyanı de semevi dinlerle mücadele-i azimesi başladığı hengâmda; nev-i beşerin sosyalist tabakasıyla, Burjuvalar Tâifesinin mahkeme-i kübralarında açılan büyük davaları... ”
{Aynı eser, s:109.}
ikinci Cihan Savaşı’nda Bizim Hükûmetin Durumu
“... Yirmi sene evvel tab’ edilen SİNğHAT risalesinde hakikatlı bir rü’yada, âlem-i İslâm’ın mukadderatını meşveret eden bir meclis tarafından bu asrın hesabına eski Said’den sordukları suale karşı verdiği cevabın bir parçası şimdilik tezahür etmiştir. O zaman o manevi meclis demiş ki:
“... Bu Alman mağlubiyetiyle neticelenen bu harbte Osmanlı Devletinin mağlubiyetinin hikmeti nedir?”
Cevaben Eski Said demiş ki: “Eğer gâlib olsa idik, medeniyet hatırı için çok mukaddesatı feda edecektik. (Nasıl ki yedi sene sonra edildi) ve medeniyet nâmıyla âlem-i İslâm’a, hususen Haremeyn-i şerifeyn gibi mevaki-i mübarekeye; Anadolu’da tatbik edilen rejim, kolaylıkla cebren teşmil ve tatbik edilecekti. İnayet-i İlâhiye ile onların muhafazası için, kader mağlubiyetimize fetva verdi.”
Aynen bu cevabtan yirmi sene sonra, yine gecede; “Bitaraf kalıp, giden mülkünü geri almakla beraber, Mısır ve Hindi de kurtararak bizimle
Yükleniyor...