Cuma Gününe Rast Gelen Kurban Bayramı Hacc-ül Ekber Olduğu Hakkında
“... Cuma gününe rast gelen bu bayram, çok kıymettar olan Hacc-ı ekber olduğundan, Hacca bu sene gidenler çok kazanmışlar. Cenab-ı Hak bizi de onların hayırlı dualarına hissedar eylesin amin.”
{Aynı eser, s: 445.}
Fakir Olan Nur Talebelerinin Zekâtı Alabilecekleri Hakkında
“... Herkes bir ahlâkta olamaz. Bazıları meşru dairede rahatını istese de itiraz edilmemeli. Zarurete düşen bir şâkirt, zekâtı kabul edebilir. Risale-i Nur’un hizmetine hasr-ı vakteden rükünlere ve çalışanlara zekâtla yardım etmek de Risale-i Nura bir nevi hizmettir. Hem yardım edilmeli. Fakat hırs ve tama’ ve lisan-ı halle de istemek olmamalı.”
{Osmanlıca Kastamonu Lahikası-1 s: 470.}
“...Müdekkik ve muhakkık, Sabrinin, “la ve neam” ile cevab istediği meselesine : “ Her zamandan ziyade, bu acib ihtikârdan zaruret-i kat’iyeye düşen fakirlere ve miskinlere, zenginler zekât ile imdatlarına koşsalar, bire yüz kazanırlar. Bu maddi musibetin bir çare-i yegânesi zekât-ı şer’idir”
{Osmanlıca Kastamonu-1, s: 408.}
Bir Müstahab Olan Namazların Arkasındaki Tesbihin Ehemmiyetini Beyan Eden Hazret-i Üstad’ın Çok Mühim Bir İkazı
“... Kardeşlerimizden birisinin namaz tesbihatında tekasül göstermesine binaen dedim :
Namazdan sonraki tesbihatlar, Tarikat-ı Muhammedîyedir (A.S.M) ve Velâyet-i Ahmediyenin evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür.
Sonra bu kelimenin hakikati böyle inkişaf etti: Nasıl ki Risalete inkılab eden Velâyet-i Ahmediye (A.S.M) bütün velâyetlerin fevkindedir.. Öyle de, o velâyetin tarikatı ve o velayet-i kübranın evrad-ı mahsusası olan namazın akabindeki tesbihat, o derece sair tarikatların ve evradların fevkindedir.
“... Cuma gününe rast gelen bu bayram, çok kıymettar olan Hacc-ı ekber olduğundan, Hacca bu sene gidenler çok kazanmışlar. Cenab-ı Hak bizi de onların hayırlı dualarına hissedar eylesin amin.”
{Aynı eser, s: 445.}
Fakir Olan Nur Talebelerinin Zekâtı Alabilecekleri Hakkında
“... Herkes bir ahlâkta olamaz. Bazıları meşru dairede rahatını istese de itiraz edilmemeli. Zarurete düşen bir şâkirt, zekâtı kabul edebilir. Risale-i Nur’un hizmetine hasr-ı vakteden rükünlere ve çalışanlara zekâtla yardım etmek de Risale-i Nura bir nevi hizmettir. Hem yardım edilmeli. Fakat hırs ve tama’ ve lisan-ı halle de istemek olmamalı.”
{Osmanlıca Kastamonu Lahikası-1 s: 470.}
“...Müdekkik ve muhakkık, Sabrinin, “la ve neam” ile cevab istediği meselesine : “ Her zamandan ziyade, bu acib ihtikârdan zaruret-i kat’iyeye düşen fakirlere ve miskinlere, zenginler zekât ile imdatlarına koşsalar, bire yüz kazanırlar. Bu maddi musibetin bir çare-i yegânesi zekât-ı şer’idir”
{Osmanlıca Kastamonu-1, s: 408.}
Bir Müstahab Olan Namazların Arkasındaki Tesbihin Ehemmiyetini Beyan Eden Hazret-i Üstad’ın Çok Mühim Bir İkazı
“... Kardeşlerimizden birisinin namaz tesbihatında tekasül göstermesine binaen dedim :
Namazdan sonraki tesbihatlar, Tarikat-ı Muhammedîyedir (A.S.M) ve Velâyet-i Ahmediyenin evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür.
Sonra bu kelimenin hakikati böyle inkişaf etti: Nasıl ki Risalete inkılab eden Velâyet-i Ahmediye (A.S.M) bütün velâyetlerin fevkindedir.. Öyle de, o velâyetin tarikatı ve o velayet-i kübranın evrad-ı mahsusası olan namazın akabindeki tesbihat, o derece sair tarikatların ve evradların fevkindedir.
Yükleniyor...