“...Sakın dikkat ediniz! ıhtilâf- ı meşrebinizden ve zaif damarlarınızdan ve derd-i maişet zaruretinizden ehl-i dalâlet istifade edip, birbirinizi tenkid ettirmeye meydan vermeyiniz. Meşveret-i şer’iye ile reylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. ıhlâs risalesinin düsturlarını her vakit göz önünde bulundurunuz. Yoksa az bir ihtilâf, bu vakitte Risale-i Nura büyük bir zarar verebilir. Hatta -Sizden saklamam, işte şimdi Feyzî de, Emin de biliyorlar ki- mabeyninizde gayet ehemmiyetsiz bir tenkid, bize burada zarar veriyor gibi, size hiç bilmediğim halde bu noktaya dair iki mektup yazdım ve ruhen çok endişe ediyordum. “Acaba yeni bir taarruz mu var?” diye muzdarib idim. Hem o zarardandır ki, mübarek Hüsrev’in gelmesiyle, yeni bir şevk ve sür’atle bize hizb-i Nurî’nin arkasına ilhak edilen münacat parçası
{“Münacât Parçası” “üçüncü şua” olan müracât Riselesinin arapçasıdır. Arabî olan “Teffekkürname” ismindeki kitapta mevcuttur. A.B.}
onbeş gün te’hire uğradı. Onbeş gün evvel bize geleceğini tahmin ediyordum.
İnsan kusursuz olmaz ve rakibsiz de olmaz. Risale-i Nur’un kahraman şâkirtleri her müşkilâta galebe ettikleri gibi, inşaallah bu ehemmiyetli ve dehşetli mevsimde yine galebe ederler. Safvet ve ihlâslarını bozmıyacaklar ve hizmetlerine de fütûr getirmiyecekler...”
{Hazret-i Üstâd’ın şu acib emsalsiz tarz-ı idare, sevk ve istihdamına bakılsın ki; Nur talebelerinin ileri gelenlerinden bir zat, bir beşer olarak,- her nedense- hiss-i tefevvuk ve hubb-u makam gibi şeylere hilkaten giriftarlığından dolayı; ve bu yüzden takındığı inatlı ve asabiyetli durumundan gelen bir haletle, tüm hizmet şekilleri ve umum hizmet ehli kendisine bağlı ve kendi emri atında bulunmasını istemesinden ötürü, gerek bahsi yapılan 1942’lerdeki Isparta'da vuku' bulmuş hadise de olsun ..gerekse bilahare 1943-1944'lerde Denizli hapsin de olsun hep ihtilâf ve mübayenet onun hissiyatlı ve asabiyetli davranışların dan çıktığı..Hatta 1953'den sonraki doğrudan Hazret'i Üstâd'ın şahsiyetiyle bir çeşit rakabet içine girdiği halde..ve fakat bütün bunların yanında o zatın Risale-i Nur-un neşir hizmetinde fevkalede büyük bir azm ve gayret ve faaliyeti olduğu için;Üstâd Hazretler her hadisede ve her zaman onun tarafını (Büyük hizmetleri için) tutmul ve onu tenkidlerden müdafaa etmeye çalışnış ve o zatıda hep idare etmiştir.A.B.}
Siz tedbir-i maddiyi benden daha iyi bilirsiniz. Fakat Hüsrev’le Rüştü, Risale-i Nurda çok ehemmiyetli rükünlerdir.. Hem etraflarında Risale-i Nur’un çok ehemmiyetli şâkirtleri var.. Ve madem Hafız Ali, Tahiri, Hafız
Mustafa, Küçük Ali Risale-i Nur hizmetinde tam muvaffakiyetleriyle tam makbul oldukları tahakkuk etmiş.. Bu iki cereyan, baştaki iki göz gibi olmalı. Tam bir tesanüd lâzım ki, bu ağır defineye omuzları dayanabilsin.
Umum kardeşlerimize birer birer selam ederiz.
Kardeşiniz
Said-i Nursi”
{Osmanlıca Kastamonu-1, s: 495. }
{“Münacât Parçası” “üçüncü şua” olan müracât Riselesinin arapçasıdır. Arabî olan “Teffekkürname” ismindeki kitapta mevcuttur. A.B.}
onbeş gün te’hire uğradı. Onbeş gün evvel bize geleceğini tahmin ediyordum.
İnsan kusursuz olmaz ve rakibsiz de olmaz. Risale-i Nur’un kahraman şâkirtleri her müşkilâta galebe ettikleri gibi, inşaallah bu ehemmiyetli ve dehşetli mevsimde yine galebe ederler. Safvet ve ihlâslarını bozmıyacaklar ve hizmetlerine de fütûr getirmiyecekler...”
{Hazret-i Üstâd’ın şu acib emsalsiz tarz-ı idare, sevk ve istihdamına bakılsın ki; Nur talebelerinin ileri gelenlerinden bir zat, bir beşer olarak,- her nedense- hiss-i tefevvuk ve hubb-u makam gibi şeylere hilkaten giriftarlığından dolayı; ve bu yüzden takındığı inatlı ve asabiyetli durumundan gelen bir haletle, tüm hizmet şekilleri ve umum hizmet ehli kendisine bağlı ve kendi emri atında bulunmasını istemesinden ötürü, gerek bahsi yapılan 1942’lerdeki Isparta'da vuku' bulmuş hadise de olsun ..gerekse bilahare 1943-1944'lerde Denizli hapsin de olsun hep ihtilâf ve mübayenet onun hissiyatlı ve asabiyetli davranışların dan çıktığı..Hatta 1953'den sonraki doğrudan Hazret'i Üstâd'ın şahsiyetiyle bir çeşit rakabet içine girdiği halde..ve fakat bütün bunların yanında o zatın Risale-i Nur-un neşir hizmetinde fevkalede büyük bir azm ve gayret ve faaliyeti olduğu için;Üstâd Hazretler her hadisede ve her zaman onun tarafını (Büyük hizmetleri için) tutmul ve onu tenkidlerden müdafaa etmeye çalışnış ve o zatıda hep idare etmiştir.A.B.}
Siz tedbir-i maddiyi benden daha iyi bilirsiniz. Fakat Hüsrev’le Rüştü, Risale-i Nurda çok ehemmiyetli rükünlerdir.. Hem etraflarında Risale-i Nur’un çok ehemmiyetli şâkirtleri var.. Ve madem Hafız Ali, Tahiri, Hafız
Mustafa, Küçük Ali Risale-i Nur hizmetinde tam muvaffakiyetleriyle tam makbul oldukları tahakkuk etmiş.. Bu iki cereyan, baştaki iki göz gibi olmalı. Tam bir tesanüd lâzım ki, bu ağır defineye omuzları dayanabilsin.
Umum kardeşlerimize birer birer selam ederiz.
Kardeşiniz
Said-i Nursi”
{Osmanlıca Kastamonu-1, s: 495. }
Yükleniyor...