Sakın çok dikkat ediniz! İçinize bir mübayenet düşmesin. İnsan hatadan hâli olamaz. Fakat tevbe kapısı açıktır. Nefis ve şeytan sizi kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk ettiği vakit, deyiniz ki: Biz değil böyle cûz’î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risale-i Nur’un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O, bize kazandırdığı netice itibariyle dünyaya, enaniyete ait her şeyi feda etmek vazifemizdir deyip, nefsinizi susturunuz. Medar-ı niza’ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız. Herkes bir meşrebde olmaz. Müsamaha ile birbirine bakmak şimdi elzemdir...”
{Osmanlıca Kastamonu-2. s: 510.}
“...Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, inayet-i ilahiyye ve Himeyeti Rabbaniye devam ediyor. Fakat yalnız ehemmiyetli bir plân ki, ayrı bir cephede mütemerrid münafıklar tarafından bir hücum var. Çok ihtiyat ve dikkat ve sebat ve tesanüd lâzımdır ki, ta onların bu plânı da akim kalsın. Plân da budur:
Risale-i Nur talebeleri içinde tesanüdü bozmak... Onsekiz senedenberi hakkımızda proğramları: Has talebeleri bizden kaçırmak, soğutmak idi...
{Hazret-i Üstâd’ın kürdlüğünü.. ve Türk milliyetçiligini zedelediğini propaganda ile ileri sürmek gibi planlar... Nitekim Denizli hapishanesinde savcı bu ahirki meseleyi Üstâd hakkında resmen iddia etti. Fakat öyle bir cevap aldı ki, ebediyen onu mahçup ve perişan etmek lâzım idi. A.B.}
Bu plânları akim kaldı. şimdi tesanüdü bozmak ve bazı menfaatperest fakat ehl-i ilim, ehl-i dinden Risale-i Nur’un cereyanına karşı rakib çıkartmak suretiyle intişarına zarar vermeye çalışıyorlar.
Hem Ramazan Risalesinin ahirinde nefs-i emmareyi her nevi azabtan ziyade açlık ile temerrüdünü terk ettiği gibi; şimdiki ehl-i nifakın mütemerridâne sefahetinin cezası olarak umumî ve masumlara da gelen bu açlık, derd-i maişet belâsından ehl-i dalâlet istifade edip Risale-i Nur’un fakir şâkirtlerinin aleyhine istimal etmek ihtimali var. Madem şimdiye kadar ekseriyet-i mutlaka ile Risale-i Nur şâkirtleri, Risale-i Nur hizmetini her belaya, her derde bir çare, bir ilâç bulmuşlar. Biz her gün hizmet derecesinde maişette kolaylık, kalbde ferahlık, sıkıntılara genişlik hissediyoruz, görüyoruz. Elbette bu dehşetli yeni belâlara, musibetlere karşı da, yine Risale-i Nur’un hizmetiyle mukabele etmemiz lâzımdır...”
{) Osmanlıca Kastamonu-2, s: 513.}
Yükleniyor...