Medrese Ehli Olan Hocalara ve Ehl-i Tarikata Risale-i Nur Hakkındaki Vazifelerini İhtar
“...Evet bu asrın ehemmiyetli ve manevî ve ilmî bir mürşidi olan Risalet-ün Nur’un hey’et-i mecmuası sair şahsî, büyük mürşidler gibi kendine muvafık ve hakikat-ı ilmiyeye münasib olarak bir kaç neviden ve bilhassa hakaik-ı imaniyenin izharında, intişarında azim kerametleri olduğu gibi; İç keramet-i zahiresi bulunan Mu’cizat-ı Ahmediye, Onuncu Söz ve Yirmi Dokuzuncu Söz ve Ayet-el Kûbra gibi çok risaleleri her biri kendine mahsus kerametleri bulunduğu çok emareler ve vakıalar bana kat’î bir kanaat vermiş. Hatta sekeratta bulunan talebelerine, imanını kurtarmak için bir mürşid gibi yetiştiğine müteaddit vakıâlar şüphe bırakmıyor. “Bir saat tefekkür, bir sene ibadet-i nafile hükmünde” bir misali Hizb’ül-Ekber’dir diye müşahede ettim ve kanaât getirdim.
Haşiye: Ayet-el Kübra’nın üçüncü menzilinin başında Ahmed-i Farukî Risalet-ün Nur hakkında demiş ki: “Mütekelliminden biri gelecek, bütün hakaik-ı imaniyeyi kemal-i vuzûh ile beyan ve ispat edecek. Zaman ispat etti ki; O adam, adam değil, belki Risale-i Nurdur. Ehl-i keşif Risale-i Nuru, ehemmiyetsiz olan tercümanı suretinde keşiflerinde müşahede etmişler, bir adam demişler.”
{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 14.}
“Evliya divanlarını ve ulemanın kitaplarını çok mütalâa eden bir kısım zatlar tarafından soruldu: “Risale-i Nur’un verdiği zevk ve şevk ve iman ve iz’an onlardan çok kuvvetli olmasının sebebi nedir?”
Elcevab: Eski zatların ekser divanları ve ulemanın bir kısım risaleleri imandan ve marifetin neticelerinden ve meyvelerinden bahsederler. Onların zamanlarında imanın esasatına ve köklerine hücum yoktu ve erkân-ı iman sarsılmıyordu. şimdi ise, köklerine ve erkânına şiddetli ve cemaatlı bir surette taarruz var.
“...Evet bu asrın ehemmiyetli ve manevî ve ilmî bir mürşidi olan Risalet-ün Nur’un hey’et-i mecmuası sair şahsî, büyük mürşidler gibi kendine muvafık ve hakikat-ı ilmiyeye münasib olarak bir kaç neviden ve bilhassa hakaik-ı imaniyenin izharında, intişarında azim kerametleri olduğu gibi; İç keramet-i zahiresi bulunan Mu’cizat-ı Ahmediye, Onuncu Söz ve Yirmi Dokuzuncu Söz ve Ayet-el Kûbra gibi çok risaleleri her biri kendine mahsus kerametleri bulunduğu çok emareler ve vakıalar bana kat’î bir kanaat vermiş. Hatta sekeratta bulunan talebelerine, imanını kurtarmak için bir mürşid gibi yetiştiğine müteaddit vakıâlar şüphe bırakmıyor. “Bir saat tefekkür, bir sene ibadet-i nafile hükmünde” bir misali Hizb’ül-Ekber’dir diye müşahede ettim ve kanaât getirdim.
Haşiye: Ayet-el Kübra’nın üçüncü menzilinin başında Ahmed-i Farukî Risalet-ün Nur hakkında demiş ki: “Mütekelliminden biri gelecek, bütün hakaik-ı imaniyeyi kemal-i vuzûh ile beyan ve ispat edecek. Zaman ispat etti ki; O adam, adam değil, belki Risale-i Nurdur. Ehl-i keşif Risale-i Nuru, ehemmiyetsiz olan tercümanı suretinde keşiflerinde müşahede etmişler, bir adam demişler.”
{Osmanlıca Kastamonu-2, s: 14.}
“Evliya divanlarını ve ulemanın kitaplarını çok mütalâa eden bir kısım zatlar tarafından soruldu: “Risale-i Nur’un verdiği zevk ve şevk ve iman ve iz’an onlardan çok kuvvetli olmasının sebebi nedir?”
Elcevab: Eski zatların ekser divanları ve ulemanın bir kısım risaleleri imandan ve marifetin neticelerinden ve meyvelerinden bahsederler. Onların zamanlarında imanın esasatına ve köklerine hücum yoktu ve erkân-ı iman sarsılmıyordu. şimdi ise, köklerine ve erkânına şiddetli ve cemaatlı bir surette taarruz var.
Yükleniyor...