Amma red ise, bende red kuvveti olmadığı gibi, Velî derecesinde belki hakiki Velî telâkki ettiğim has kardeşlerimin başlarındaki şapkalar, bana kanaât vermiş ki: şapka ihtida edip Müslûman olmuş.. O geldi başa, secdeye gitme dedi.. Secde onu secdeye getirdi. ınşaallah başdaki iman onu imana getirdi. Yalnız istemiyerek giyse, belki kurtulur inşaallah...”
{Aynı eser, s: 772.}
“...İddianamenin evvelinde ve ahirinde, şapka iktisası hakkındaki i’tiraza, size takdim edilen son müdafaatımın nihayetinden altı sahife evvel cevabı yazılmıştır. Hem de Haziran 13’üne kadar hem vâizlik, hem imamlık vesikam vardı. 13 Haziran 1935 tarihinden sonra resmen yasak edilmiyen bereden bir tane aldım, fakat giymiyorum. Münzevî, hususî odamda bu kanunla amel etmiyorsun denilmez...”
{Aynı eser, s: 779.}
Madde-10:
Kanun-u medenînin getirdiği irsiyet, kadın hakkı vesaireye karşı geldiği isnadı...
Cevabları:
“İddianamede Onbeçinci Lem’a nâmındaki Fihriste risalesinde ayetlerinin eskiden beri, medeniyetin itirazına karşı bütün tefsirlerde bulunan bir hakikatı değil sekiz sene evvel, onbeş sene evvel ve bu hükûmetin kanun-u medeniyi kabul etmeden hayli zaman evvel verdiğim gayet kat’î ve şüphesiz bir cevab-ı ilmî, iddianamede benim aleyhimde nasıl isti’mal edilebilir?..”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 787.}
“...On üç veya onbeş sene evvel te’lif edilen Arapça Ve Türkçe eski matbu’ ve gayr-ı matbu’ risalelerimden alınan ve “Notalar” nâmında On Yedinci Lem’a Risalesi’nin bir mes’elesi olan tesettüre dair Risaleye, sonradan “yirmi dördüncü lem’a” namı verilmiş... Bu risalenin aslı başta doktor Abdullah Cevdet olarak Avrupa medeniyet ve felsefesi namına ve belki ıngilizlerin ifsad siyaseti hesabına tesettür ayetine ettikleri itiraza karşı, gayet kuvvetli ve müskit bir cevab-ı ilmîdir. Böyle bir cevab-ı ilmî, değil bundan onbeş sene evvel, her zaman takdir ile karşılanır. Bu hürriyet-i ilmiyeyi elbette hürriyet-perver bir hükûmet-i cumhuriye tahdid etmez
{Hâkimiyet-i millet, hürriyetperverlik, cumhuriyetçilik, demokrasilik, fikir ve vicdan hürriyeti gibi laflar çok söylenirken; lâkin çok maalesef bunlar hep laf-u güzafda kalmıştır. Bu sebeble o devirlerdeki rejimin tatbikat şekline Cumhuriyet ve demokrasi denilmesinin hiç bir manası yoktur. Keyfî bir dikta rejiminden başka birşey değildir. A.B....”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 792.}
{Aynı eser, s: 772.}
“...İddianamenin evvelinde ve ahirinde, şapka iktisası hakkındaki i’tiraza, size takdim edilen son müdafaatımın nihayetinden altı sahife evvel cevabı yazılmıştır. Hem de Haziran 13’üne kadar hem vâizlik, hem imamlık vesikam vardı. 13 Haziran 1935 tarihinden sonra resmen yasak edilmiyen bereden bir tane aldım, fakat giymiyorum. Münzevî, hususî odamda bu kanunla amel etmiyorsun denilmez...”
{Aynı eser, s: 779.}
Madde-10:
Kanun-u medenînin getirdiği irsiyet, kadın hakkı vesaireye karşı geldiği isnadı...
Cevabları:
“İddianamede Onbeçinci Lem’a nâmındaki Fihriste risalesinde ayetlerinin eskiden beri, medeniyetin itirazına karşı bütün tefsirlerde bulunan bir hakikatı değil sekiz sene evvel, onbeş sene evvel ve bu hükûmetin kanun-u medeniyi kabul etmeden hayli zaman evvel verdiğim gayet kat’î ve şüphesiz bir cevab-ı ilmî, iddianamede benim aleyhimde nasıl isti’mal edilebilir?..”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 787.}
“...On üç veya onbeş sene evvel te’lif edilen Arapça Ve Türkçe eski matbu’ ve gayr-ı matbu’ risalelerimden alınan ve “Notalar” nâmında On Yedinci Lem’a Risalesi’nin bir mes’elesi olan tesettüre dair Risaleye, sonradan “yirmi dördüncü lem’a” namı verilmiş... Bu risalenin aslı başta doktor Abdullah Cevdet olarak Avrupa medeniyet ve felsefesi namına ve belki ıngilizlerin ifsad siyaseti hesabına tesettür ayetine ettikleri itiraza karşı, gayet kuvvetli ve müskit bir cevab-ı ilmîdir. Böyle bir cevab-ı ilmî, değil bundan onbeş sene evvel, her zaman takdir ile karşılanır. Bu hürriyet-i ilmiyeyi elbette hürriyet-perver bir hükûmet-i cumhuriye tahdid etmez
{Hâkimiyet-i millet, hürriyetperverlik, cumhuriyetçilik, demokrasilik, fikir ve vicdan hürriyeti gibi laflar çok söylenirken; lâkin çok maalesef bunlar hep laf-u güzafda kalmıştır. Bu sebeble o devirlerdeki rejimin tatbikat şekline Cumhuriyet ve demokrasi denilmesinin hiç bir manası yoktur. Keyfî bir dikta rejiminden başka birşey değildir. A.B....”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 792.}
Yükleniyor...