Ey müdde-i umumi ve mahkeme azaları! Elli seneden beri bende olan bir fikrin aksi ile beni ittiham ediyorsunuz; eğer laik cumhuriyeti soruyorsanız, ben biliyorum ki, laik manası, bîtaraf kalması.. Yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefehatcilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ediyorum...
Yirmi beş senedir hayat-ı siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim. Hükûmet-i cumhurire, ne hal kesbettiğini bilmiyorum. Eliyazübillah, eğer dinsizlik hesabına; ımanına ve ahiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmiş ise; bunu size bilâperva ilân ve ihtar ederim ki: Bin canım olsa, imana ve ahiretime feda etmeye, hazırım. Ne yaparsanız yapınız! benim son sözüm olarak, sizin beni idam ve ağır ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukabil derim:
Ben Risale-i Nur’un keşf-i kat’isiyle i’dam olmuyorum.. belki terhis edilip, nur ve saadet âlemine gidiyorum.. ve sizi ey gizli düşmanlarımız ve dalâlet hesabına bizi ezen bedbahtlar! ıdam-ı ebedî ile ve daimî haps-i münferid ile mahkûm bildiğimden ve gördüğümden, tamamiyle intikamımı sizden alarak kemal-i rahat-ı kalb ile teslim-i ruh etmeye hazırım...”
{Şualar, Envar Neşriyat, s: 337.}
Başka bir parçadan:
“...Bu mübarek vatanda ve fıtraten dindar bu millete hükmedenler, elbette dindarlığa taraftar olması ve teşvik etmesi vazife-i hâkimiyet haysiyetiyle lâzımdır. Hem madem lâik cumhuriyet cihetiyle ve prensibiyle bîtarafane kalır ve o prensible dinsizlere ilişmez.. Elbette dindarlara dahi bahaneler ile ilişmemek gerektir...”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 736.}
“...Eğer faraza lâik cumhuriyetin mahiyetini bilmiyen bir dinsiz dese: “Senin risalelerin kuvvetli bir dinî cereyan veriyor, Lâdinî cumhuriyetin prensiblerine muaraza ediyor?”
Elcevab: Hükûmetin lâik cumhuriyeti, dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa hiç bir hatıra gelmiyen, dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu gayet ahmak bir dinsiz kabul eder.
Evet, dünyada hiç bir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi, Türk milleti misillü bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktar-ı cihanda ve (nerede Türk varsa, müslümandır.. sair anasır-ı İslâmiyenin küçük de olsa, yine bir kısmı İslâmiyet hâricindedir.) Böyle ciddî ve hakikî dindar ve
Yirmi beş senedir hayat-ı siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim. Hükûmet-i cumhurire, ne hal kesbettiğini bilmiyorum. Eliyazübillah, eğer dinsizlik hesabına; ımanına ve ahiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmiş ise; bunu size bilâperva ilân ve ihtar ederim ki: Bin canım olsa, imana ve ahiretime feda etmeye, hazırım. Ne yaparsanız yapınız! benim son sözüm olarak, sizin beni idam ve ağır ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukabil derim:
Ben Risale-i Nur’un keşf-i kat’isiyle i’dam olmuyorum.. belki terhis edilip, nur ve saadet âlemine gidiyorum.. ve sizi ey gizli düşmanlarımız ve dalâlet hesabına bizi ezen bedbahtlar! ıdam-ı ebedî ile ve daimî haps-i münferid ile mahkûm bildiğimden ve gördüğümden, tamamiyle intikamımı sizden alarak kemal-i rahat-ı kalb ile teslim-i ruh etmeye hazırım...”
{Şualar, Envar Neşriyat, s: 337.}
Başka bir parçadan:
“...Bu mübarek vatanda ve fıtraten dindar bu millete hükmedenler, elbette dindarlığa taraftar olması ve teşvik etmesi vazife-i hâkimiyet haysiyetiyle lâzımdır. Hem madem lâik cumhuriyet cihetiyle ve prensibiyle bîtarafane kalır ve o prensible dinsizlere ilişmez.. Elbette dindarlara dahi bahaneler ile ilişmemek gerektir...”
{Osmanlıca Lem’alar, s: 736.}
“...Eğer faraza lâik cumhuriyetin mahiyetini bilmiyen bir dinsiz dese: “Senin risalelerin kuvvetli bir dinî cereyan veriyor, Lâdinî cumhuriyetin prensiblerine muaraza ediyor?”
Elcevab: Hükûmetin lâik cumhuriyeti, dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa hiç bir hatıra gelmiyen, dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu gayet ahmak bir dinsiz kabul eder.
Evet, dünyada hiç bir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi, Türk milleti misillü bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktar-ı cihanda ve (nerede Türk varsa, müslümandır.. sair anasır-ı İslâmiyenin küçük de olsa, yine bir kısmı İslâmiyet hâricindedir.) Böyle ciddî ve hakikî dindar ve
Yükleniyor...