...Düşman bir ecnebinin müthiş bir adamı bir memlekete gelse, onunla temas eden ve dost olan adamlar muahaze edilmediği halde, benim gibi bu vatanın evlâdı ve bu milletin masum bir ferdi olan bir adamın, onunla temas eden veyahut bir dostluk gösteren her bir ma’sum dosta bir kulp takmak ve müttehem vaziyetini vermek hangi maslâhata istinad ettiğini, hangi fikir ile olduğunu hakikaten bilmiyoruz, mütehayyiriz. Eğer farz-ı muhal olarak bu derece vücudum vatana ve millete zarardır ve benimle temas eden ve dost olan müttehemdir.. size ilân ediyorum: Meb’usandan, vükelâdan belki binlerce ma’ruf adamlarınız benimle dostturlar. Acaba bu zatları dostluk yüzünden hapse sevk edecek bir kanun var mı?...“
{Osmanlıca I,em’alar, s: 805-808.}
Madde-6 :
İnkılâb ve lâiklik ve cumhuriyet prensiblerine muarız olup onları ortadan kaldırmaya fiili teşebbüs isnadları...
Cevabları:
(Önce, Eskişehir müdafaalarında takrirî söylenip, mahkemenin zabıtlarına geçen ve fakat o sıra Üstâd tarafından kaydedilmiyen, cumhuriyet hakkındaki çok mühim bir izahı vardır ki, bilâhare Denizli mahkemesinde yazılarak mahkemeye takdim edilen o izahı aynen buraya dercediyoruz:)
“Eskişehir mahkemesinde gizli kalmış ve resmen zabta geçmemiş ve müdafaatımda dahi yazılmamış bir eski hatırayı ve lâtif bir kıssay-i müdafaayı beyan ediyorum:
Orada benden sordular ki: “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?”
Ben de dedim: Yaşlı mahkeme reisinden başka, daha siz dünyaya gelmeden, ben dindar bir Cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ben dedim: “Bu karınca, ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten, taneleri karıncalara veriyorum.”
Sonra dediler: “Sen selef-i salihine muhalefet ediyorsun?” Cevaben diyordum: Hülefa-i Raşidin hem Halife, hem Reis-i Cumhur idiler. Sıddık-ı Ekber (R.A.) aşere-i mübeşereye ve sahabe-i kirama elbette Reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan manay-ı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.
{Osmanlıca I,em’alar, s: 805-808.}
Madde-6 :
İnkılâb ve lâiklik ve cumhuriyet prensiblerine muarız olup onları ortadan kaldırmaya fiili teşebbüs isnadları...
Cevabları:
(Önce, Eskişehir müdafaalarında takrirî söylenip, mahkemenin zabıtlarına geçen ve fakat o sıra Üstâd tarafından kaydedilmiyen, cumhuriyet hakkındaki çok mühim bir izahı vardır ki, bilâhare Denizli mahkemesinde yazılarak mahkemeye takdim edilen o izahı aynen buraya dercediyoruz:)
“Eskişehir mahkemesinde gizli kalmış ve resmen zabta geçmemiş ve müdafaatımda dahi yazılmamış bir eski hatırayı ve lâtif bir kıssay-i müdafaayı beyan ediyorum:
Orada benden sordular ki: “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?”
Ben de dedim: Yaşlı mahkeme reisinden başka, daha siz dünyaya gelmeden, ben dindar bir Cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ben dedim: “Bu karınca, ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten, taneleri karıncalara veriyorum.”
Sonra dediler: “Sen selef-i salihine muhalefet ediyorsun?” Cevaben diyordum: Hülefa-i Raşidin hem Halife, hem Reis-i Cumhur idiler. Sıddık-ı Ekber (R.A.) aşere-i mübeşereye ve sahabe-i kirama elbette Reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan manay-ı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.
Yükleniyor...