Kendisini sık sık ziyaret ederdim. Bu ziyaretlerimin birisinde bana eski bir hatırasını anlattı: “Bir gün bir coğrafya muallimi ile münazaraya girecekmiş.. Akşam vakti, beşyüz - altıyüz sayfalık bir coğrafya kitabı ele geçirerek, onu tamamen ezberlediğini” söyledi.
Ben buna çok hayret ettim. Kendi kendime “Bu nasıl olur?” diye taaccüb ettim. İçimden ben bunu bir deneyeyim dedim.. Arapça bir eserden bir sahife kopararak, bir gün sonra yine yanına gittim. Daha ben kendisine bir şey söylemeden, bana hitaben: “Elinde ne var?” dedi. Arapça bir sahife.. diye cevab verdim. “Oku da dinliyeyim” dedi. Ben o sahifeyi baştan sona sesli olarak okudum. Kendisi dinledikten sonra, “şimdi takib et bakalım, ezber edebilmiş miyim?” dedi. Ben kağıdı elimde tutarak takib ettim. Baştan sona tek kelime atlamadan aynen okudu. Hafızasının bu derece kuvvetli olduğuna çok hayrette kaldım.(6)
Eskiden çok kitap okumuş. “şerh-ül Mevakıf, şerh-ül Makasıd” bunları hep okumuş. Bu okuduklarını da hep ezber etmiş. Bazı nahiv kitabları da ezberindeydi. Gördüğünü hiç unutmıyan bir zekâ ve hafızaya sahipti.
Benim tanıdığım Bediüzzaman çok zengin gönüllü bir insandı. Para cihetinden kendisine çok tekliflerde bulunmuşlardı. Hiç bir kimseden para almazdı. Burdur’a gelen şark menfileri yanlarında hep sarı lira (altın) getirmişlerdi. Bunları bozdurur harcarlardı. Bediüzzaman bunlardan da hiç para almazdı.
Kasaboğlu mescidine gelir, namaz kılardı. Hocalar, öğretmenler hep ziyaretine giderlerdi. Onlara: “Benim yanıma gelmeyin, sonra size zarar verirler.”(7) derdi. Bu arada yanına sık gidenlerden tarih hocası Kemal Bey de vardı.
Bediüzzaman’la ilgili çok hatıralarım var. Çünki evimizin yanında kaldığı için, hemen her gün, her akşam yanına ziyaretine gider, dersini dinlerdim. Arkasında namaz kılardım. Akşamları giderken kendisine çorba götürürdüm.
Size çok enteresan bir hatıramı da şöyle nakledeyim: Bir akşam evden çıkıp yanına gidiyordum. Babam bana hitaben: “Her zaman neye gidiyorsun? Bırak şu Kürdü?..” dedi. Fakat ben yine annemden çorbayı alıp gittim. Çok acib oldu.. Babamın o tarzdaki tabirini sanki duymuş gibi.. O gün kendisini
Ben buna çok hayret ettim. Kendi kendime “Bu nasıl olur?” diye taaccüb ettim. İçimden ben bunu bir deneyeyim dedim.. Arapça bir eserden bir sahife kopararak, bir gün sonra yine yanına gittim. Daha ben kendisine bir şey söylemeden, bana hitaben: “Elinde ne var?” dedi. Arapça bir sahife.. diye cevab verdim. “Oku da dinliyeyim” dedi. Ben o sahifeyi baştan sona sesli olarak okudum. Kendisi dinledikten sonra, “şimdi takib et bakalım, ezber edebilmiş miyim?” dedi. Ben kağıdı elimde tutarak takib ettim. Baştan sona tek kelime atlamadan aynen okudu. Hafızasının bu derece kuvvetli olduğuna çok hayrette kaldım.(6)
Eskiden çok kitap okumuş. “şerh-ül Mevakıf, şerh-ül Makasıd” bunları hep okumuş. Bu okuduklarını da hep ezber etmiş. Bazı nahiv kitabları da ezberindeydi. Gördüğünü hiç unutmıyan bir zekâ ve hafızaya sahipti.
Benim tanıdığım Bediüzzaman çok zengin gönüllü bir insandı. Para cihetinden kendisine çok tekliflerde bulunmuşlardı. Hiç bir kimseden para almazdı. Burdur’a gelen şark menfileri yanlarında hep sarı lira (altın) getirmişlerdi. Bunları bozdurur harcarlardı. Bediüzzaman bunlardan da hiç para almazdı.
Kasaboğlu mescidine gelir, namaz kılardı. Hocalar, öğretmenler hep ziyaretine giderlerdi. Onlara: “Benim yanıma gelmeyin, sonra size zarar verirler.”(7) derdi. Bu arada yanına sık gidenlerden tarih hocası Kemal Bey de vardı.
Bediüzzaman’la ilgili çok hatıralarım var. Çünki evimizin yanında kaldığı için, hemen her gün, her akşam yanına ziyaretine gider, dersini dinlerdim. Arkasında namaz kılardım. Akşamları giderken kendisine çorba götürürdüm.
Size çok enteresan bir hatıramı da şöyle nakledeyim: Bir akşam evden çıkıp yanına gidiyordum. Babam bana hitaben: “Her zaman neye gidiyorsun? Bırak şu Kürdü?..” dedi. Fakat ben yine annemden çorbayı alıp gittim. Çok acib oldu.. Babamın o tarzdaki tabirini sanki duymuş gibi.. O gün kendisini
Yükleniyor...