3- Merhum Abdülbakî Arvasî’nin anlattıkları: (Bu zat babasıyla birlikte sürgüne yollanmış olanlardandır)

“... Dağda Hüseyin Paşa ile birlikte Üstâd’ı ziyaretimizden az bir müddet sonra, sürgünler başladı. Masum Efendi’yi, Üstâd’ı, kör Hüseyin Paşayı, Gevaş müftüsü Hasan Efendi’yi, Küfencizade şeyh Abdülbakî Efendi’yi, şeyh Hamî Paşa’nın oğlu Abdullah Efendi’yi hep beraber sürgün ettiler. 1928’de menfilerin çoğu memleketlerine döndü. Fakat Üstâd’ı, babamı ve beni ve Hüseyin Paşa’yı bırakmadılar...”(64)

4- Uzun zaman Van meb’usluğunu yapmış Merhum Kinyas Kartal diyor:

“1926 Mart ayı başları idi(65) zannediyorum. Mart’ın ilk günleriydi. Bizi Van’dan Batıya sürgün gönderiyorlardı. Önce bizleri bir ortaokul binasında toplamışlardı. Daha sonra ikişer ikişer ellerimizi kelepçeliyerek dışarı çıkardılar. Ben Said-i Nursî’nin daha önceleri Van’da ismini, faziletini ve şöhretini duymuştum. Fakat kendilerini hiç görmemiştim. İlk görüşüm bu sürgün sırasında oldu.

O yıllarda yirmibeş-yirmialtı yaşlarında idim. Okuldan çıkarken bizi kendisiyle birlikte bağladılar.(66) Bir çok nüfuzlu kimseler de Van’dan çıkartılıyordu. Van Müftüsü, Gevaş Müftüsü de bu sürgünler kafilesindeydi. Said-i Nursî’nin ikazlarıyla Van vilâyeti şeyh Said’in isyanına katılmamıştı.

Göl kenarında öküz kızakları hazırlamışlardı. Mevsim itibariyle hep kar ve buzdu. İlk gece Ağrı’nın Hamur kazasında geçti. Kafile konakladı. Herkes yattı, fakat Seyda yatmamış, geceyi hep ibadetle geçirmişti. Sonra geç vakit gelip, amucalarımın ayak ucunda bir yerde yatmıştı. Amcam: “Aman efendim hiç oraya yatılır mı?” diye kendisini orada yatmaya bırakmadı.

Yolculuğumuz esnasında akşamları çeşitli yerlerde konaklıyorduk. Bediüzzaman geceleri yalnız başına bir odada kalmak istiyordu. Müfreze kumandanına: “Beni yalnız bir odaya bırakın, geceleri kimseyi rahatsız etmek istemiyorum” demişti. Yüzbaşı Abdülkadir Bey, Bediüzzaman’ın bu arzusunu kabul ederek ondan sonra kendisine ayrı bir oda temin etmeye başlamıştı.

Seyahatımız esnasında şahid olduğum bir hadiseyi de nakledeyim: Bir askeri Seyda’nın yanında vazifelendirmişlerdi. Asker bir gün yüzbaşıya gelerek şöyle demişti:

“Ben bu zatın kapısında bekliyorum, bundan sonra beklemek istemiyorum. Çünki kapısını ben kilitliyorum, kapı açılıyor. Namaza kalkıyor, kendisiyle birlikte bir çok kimseler namaz kılıyorlar. Korkarım ki hoca uça gide!..”

Yükleniyor...