Hazret-i Üstâd Bediüzzaman, hem bu hadiseyi, hem bundan evvel dağda kendisiyle istişareye gelen ve karşı koymak için izin isteyen grublara ve aşiret reislerine verdiği nasihat ve yaptığı ikazları yâd etmek tarzında, Risale-i Nur’un bazı yerlerinde bilhassa Eskişehir mahkeme müdafaalarında bir çok defalar şöyle demişlerdir: “...Kendi kavim ve kabilesi ve binler dostları içinde en mühim fırsatta, siyasi cem’iyet ve cereyanları reddetmiş ve karışmamış...”(58) Başka bir eserinde ise, yine bu manada: “...Memleketimde talebe ve akrabam içinde, beni dinliyenlerin ortasında, heyecanlı hadiseler içinde dünyanıza karışmadığım halde...”(59) kaydedilmiştir.
Gelelim sürgünler kafilesinin hikâyesine:
Van’dan çıkarılıp götürülen mazlumlar kafilesi içindeki mümtaz şahsiyetlerin, büyük din adamlarının, özellikle Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursî Hazretleri’nin ayrılıklarını Van’lı Müslüman halk ve Bediüzzaman’ın kahraman fedaî talebeleri göz yaşları içinde ve iftirak hasretinin ateşleriyle uğurlarlarken; Bediüzzaman Hazretleri’nin bir talebesinin gözleri, sevgili Üstâdının yırtılmış, parçalanmış ayakkabılarına ilişir. Aziz Üstâdının kar ve buzlar içinde bu yırtık ayakkabı ile gitmekte olduğunu görmüş. Bu manzara karşısında kalbi dağdar olan o talebe(60) ağlıya ağlıya acele koşarak, çarşıdan yeni bir ayakkabı satın alır, getirir, Üstâdına hediye etmek ister. Fakat hayatında hiç bir kimseden karşılıksız hediye almamış olan aziz Üstâd, talebesinin o hassasiyetini memnuniyetle karşılamakla beraber, gönlünü alarak razı edip, parasını öder. Böylece Van menfiler kafilesinin belki en sonuncusu olan, Üstâd’ın içinde bulunduğu kafile dahi zulmen vatanlarını, akrabalarını, ev ve barklarını terke icbar ettirilerek Van’dan uzaklaşmış oluyordu.
21 Aylık Son Van Hayatı
Hazret-i Üstâd’ın Van’dan alınışı, 1 Mart 1925(*) ise, Ankara’dan ayrılıp son Van’a geldiği gün, takribî olarak 30/Haziran/1923’tür. Bu iki tarih arasındaki zaman ise, tam 21 aydır. İşte Bediüzzaman Hazretleri’nin en son Van hayatının sayılı günleri ve bir daha göremiyeceği vatanından ayrılışı...
Gelelim sürgünler kafilesinin hikâyesine:
Van’dan çıkarılıp götürülen mazlumlar kafilesi içindeki mümtaz şahsiyetlerin, büyük din adamlarının, özellikle Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursî Hazretleri’nin ayrılıklarını Van’lı Müslüman halk ve Bediüzzaman’ın kahraman fedaî talebeleri göz yaşları içinde ve iftirak hasretinin ateşleriyle uğurlarlarken; Bediüzzaman Hazretleri’nin bir talebesinin gözleri, sevgili Üstâdının yırtılmış, parçalanmış ayakkabılarına ilişir. Aziz Üstâdının kar ve buzlar içinde bu yırtık ayakkabı ile gitmekte olduğunu görmüş. Bu manzara karşısında kalbi dağdar olan o talebe(60) ağlıya ağlıya acele koşarak, çarşıdan yeni bir ayakkabı satın alır, getirir, Üstâdına hediye etmek ister. Fakat hayatında hiç bir kimseden karşılıksız hediye almamış olan aziz Üstâd, talebesinin o hassasiyetini memnuniyetle karşılamakla beraber, gönlünü alarak razı edip, parasını öder. Böylece Van menfiler kafilesinin belki en sonuncusu olan, Üstâd’ın içinde bulunduğu kafile dahi zulmen vatanlarını, akrabalarını, ev ve barklarını terke icbar ettirilerek Van’dan uzaklaşmış oluyordu.
21 Aylık Son Van Hayatı
Hazret-i Üstâd’ın Van’dan alınışı, 1 Mart 1925(*) ise, Ankara’dan ayrılıp son Van’a geldiği gün, takribî olarak 30/Haziran/1923’tür. Bu iki tarih arasındaki zaman ise, tam 21 aydır. İşte Bediüzzaman Hazretleri’nin en son Van hayatının sayılı günleri ve bir daha göremiyeceği vatanından ayrılışı...
Yükleniyor...