B- Hiç bir te’yid ve iş’arlı işaret yoksa, o zaman ihtiyaten bir tarafa bırakılır.

3- Hazret-i Üstâd’ın vefatından sonra şuyu’ bulan rivayet ve nakillerdir. Bunları da üç kısma ayırmak Iâzımdır. Birisi: Üstâd’ın hayat tarzına, tarihler masadakına, meşrebine, irşad ve ikna’ metoduna zıd ve mugayir olanlarıdır. Elbetteki bu gibi rivayetler hemen kabul edilip cepte saklanılmaz. Bunların kabul edilmesi caiz olmadığı gibi, neşri ve işaası da büyük günahtır.

İkinci kısım: Üstâd’ın hayatıyla ilgili bazı hikâyelerdir ki; Risale-i Nur’da ve Üstâd’ın hayatında onları te’yid edici hiç bir delil, işaret ve emare yoktur.. elbette bunlarada, çok hazer edip sahip çıkmamak gerektir. Zira mesele Bediüzzaman’ın hayatıdır. Her adım ve her noktasiyle ümmete rehberliği olduğu için mübalağalı, delilsiz ve hurafeli olmamasına azamî dikkat etmek gerektir.

Üçüncü kısım ise: Ehl-i adl sayılabilen müttakî Nur talebelerinin nakil ve rivayetleridir. Bunlar hak olmakla ve doğruluğuna mutlaka inanılmakla birlikte, nakil edilenin ve edenin beyan tarzını ve şeklini incelemek ve mukayese etmek de lâzımdır. Ve hakeza...

İşte bu küçük mukaddemeden sonra, niçin özellikle üstte bahsi geçmiş o üç-dört rivayet şekli üzerinde durduğumuzun sebebini beyan edeyim: Yukarda sıralanan Kürt Teavün Cemiyeti ve 1918’de de, Kürdistan Tealî Cemiyeti Reisi Hakkârili Seyyid Abdülkadir Efendi olsun, hayat ve mahiyetini teferruatıyla bilmediğimiz Mevlânzade Rıf’at Bey olsun, (Ki bu zat, Konsolidçi Asaf’ın eğer dediği doğru ise, bir sû-i niyete sahib olmıyan bir insandır) gerekse Kör Hüseyin Paşa ve onunla birlikte Üstâd’la görüştükleri söylenen Aşiret reisleri ve ağalar olsun; niyet ve hareketlerinin bir Türk düşmanlığı neticesinde, Kürtçülük zihniyetine bağlanan bir hareket tarzı olduğu istikamette yönlendirilmek istenircesine yorumlar ve rivayet şekilleri neşredildiği için eğildim.. ve acaba kat’î bir delili var mıdır? diye düşündüm. Eğer yoksa, İslâmiyetçe merdud ve mel’un olan ırkçılık zihniyetini vefat etmiş, ahirete gitmiş o zatlara isnad etmenin, hemde sadece Türkçülük üstüne müeses bir rejimin tarassubu namına olsa, vebalinin çok büyük olacağını hatırlatmak için üzerinde durdum.

Az üstte işaret ettiğimiz gibi, Türk Ocakları da o sıralarda kurulmuş idi... Fakat onun hakkında hiç kimse kavmiyetçiliklerine dair bir şey yazmamıştır ve yazmamaktadır. Aleyhinde yazmak şöyle dursun, tasvibkâr ifadelerle alkışlanmış, belki halen de alkışlanmaktadır. Halbuki İslâm dininde bir kaide herkes için birdir. şahı gedayı tefrik etmez. Hâkimi mahkûmu ayırt etmez.

 /  
745
Yükleniyor...