Lakin mevzu-u bahis olan Üstâd’ın -sözde- öylesi bir mektubunun olup olmadığını tahlil etme lüzumuyla birlikte, öylesi niyet sahiblerine de hiç bir zaman iştirak etmemiş olduğu hakikatdır.(*) Lâkin rivayetçinin rivayetinde görünen tezadlar, bizi öylesi bir nakil ve rivayet hakkında şüpheye götürmüştür. Zira Konsolodçi Asaf, Mevlanzade Rıf’at ile Üstâd’ın mektubundan bahsederken, bir de Üstâd’dan Mevlanzade Rıf’at’e gelen mektubunun kendisinin yanında ve cebinde kalmışlığından söz etmektedir. Bir kere o kadar mühim, o kadar büyük ve tarihî bir hadiseyi ihtiva eden bir mektup, neden dava sahibi Mevlânzade Rıf’af ta değilde, başkasının yanında ve cebinde kalmış olsun?
Saniyen: Konsolidçi Asaf, hatırasının sonunda; O mektubun 1926’da sair evraklarıyla birlikte çalındığı ibaresini de ihmal etmemiştir. O zamanki İstanbul 1. şube siyasî-sivil komiseri, bilmem Sariyer’de bir adam vesaireden de söz etmekle de meseleyi kamufle etmiştir.
Salisen: Rivayeti bizzat Konsolidçi’den dinliyenin adı ve sanı zikredilmemiştir.(H)
Rabian: Eşref Edib’in ifadesinde, mezkûr mektubun Konsolidçi Asaf’ta mahfuz olduğundan söz ederken, burada çalındığından bahsedilmiştir ve hakeza!..
Saniyen: Konsolidçi Asaf, hatırasının sonunda; O mektubun 1926’da sair evraklarıyla birlikte çalındığı ibaresini de ihmal etmemiştir. O zamanki İstanbul 1. şube siyasî-sivil komiseri, bilmem Sariyer’de bir adam vesaireden de söz etmekle de meseleyi kamufle etmiştir.
Salisen: Rivayeti bizzat Konsolidçi’den dinliyenin adı ve sanı zikredilmemiştir.(H)
Rabian: Eşref Edib’in ifadesinde, mezkûr mektubun Konsolidçi Asaf’ta mahfuz olduğundan söz ederken, burada çalındığından bahsedilmiştir ve hakeza!..
Yükleniyor...