Hamisen: Eşref Edib Bey’in kitabında Konsoladçi, diğer kitaplarda Konoslidçi Asaf’ın yanında mevcudiyetinden söz edilen Üstâdın mektubunu gören olmuş mudur? Ki zaten Konsolidçi Asaf Efendi (Diğer bazı kitaplarda kaydedildiğine göre) mezkûr mektubu çaldırdığından ve zayi’ ettiğinden bahsetmiş.
Sadisen: Konsoladçi veya Konoslidçi Asaf’ın meşreb ve karakterini yakından bilen var mıdır? Yani söylediği sözlerinde i’timada şayan bir kimse midir?
Sabian: Mevlânzade Rıf’at’ın Kürt asıllı olduğuna ve Kürdistan Tealî Cemiyeti’ni onun kurduğuna dair herhangi bir delil ve belge var mıdır? Varsa nerede ve kimdedir?.. (Hiçbir belge, söylenen ve yazılanları onaylamıyor)
Bizim bu mukaddemedeki suallerimize kesin ve sağlam cevab verecek kimse yoktur sanırım. İspatlı cevablara her zaman da müntazır kalacağız...
Merhum Eşref Edib’in Yazdıkları Kendi
şahsi Tahkikatı Değildir!..
Evet, Eşref Edib’in yazdıkları üzerinde yaptığımız tahlilleri az bir müddet için burada bırakarak, suallerimize cevab da beklemeden, aynı mevzuları işliyen ve aynı tarihlerde ve sonrasında yayınlanan bazı kitaplara da bir atf-ı nazar edelim:
İlkönce “Türkiye’de Nurculuk Davası” adlı kitapta bu meseleler yazıldı. Bu eser her ne kadar birinci baskısı 1971’de ise de, fakat içinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Risale-i Nur, Nurculuk ve Nur talebeleri alevhinde olarak; Burdur Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararında ısrar etmesi.. savcının da onu bir kaç kez temyiz etmesi üzerine, verdiği içtihad i’lâm kararı 20/9/1965 tarihinde olmuş olması.. Avukat Bekir Berk’in de bu i’lâm kararını bihakkın tamamen çürütücü delillerle cevab verme hadisesi aynı tarihe rastlaması hasebiyle; Eşref Edib’in kitabındaki aynı mevzuların Bekir Berk’in mezkûr cevabında da aynen yer alması ve ikisinin de intişarları 1965 yılında olması durumuyla; hangisi hangisinden iktibas edildiği belli değildir. Lâkin az ilerde gelecek vesikalarla,(34) Eşref Edib Bey’in, bütün dokümanını Bekir Berk’ten aldığını kesin göreceğiz.
Bu itibarla, Av. Bekir Berk tarafından ortaya atılan ve fakat vesikalık mahiyeti mütereddit bulunan; sözü edilen iddia ve mektubun şâhidlerinden veya onu gören veya gösteren herhangi bir râviden ve belgeden bahsedilmemektedir. Dolayısıyla bu durumda iddia münkati’dir, mütereddittir ve itibariyeti zaifdir.
Sadisen: Konsoladçi veya Konoslidçi Asaf’ın meşreb ve karakterini yakından bilen var mıdır? Yani söylediği sözlerinde i’timada şayan bir kimse midir?
Sabian: Mevlânzade Rıf’at’ın Kürt asıllı olduğuna ve Kürdistan Tealî Cemiyeti’ni onun kurduğuna dair herhangi bir delil ve belge var mıdır? Varsa nerede ve kimdedir?.. (Hiçbir belge, söylenen ve yazılanları onaylamıyor)
Bizim bu mukaddemedeki suallerimize kesin ve sağlam cevab verecek kimse yoktur sanırım. İspatlı cevablara her zaman da müntazır kalacağız...
Merhum Eşref Edib’in Yazdıkları Kendi
şahsi Tahkikatı Değildir!..
Evet, Eşref Edib’in yazdıkları üzerinde yaptığımız tahlilleri az bir müddet için burada bırakarak, suallerimize cevab da beklemeden, aynı mevzuları işliyen ve aynı tarihlerde ve sonrasında yayınlanan bazı kitaplara da bir atf-ı nazar edelim:
İlkönce “Türkiye’de Nurculuk Davası” adlı kitapta bu meseleler yazıldı. Bu eser her ne kadar birinci baskısı 1971’de ise de, fakat içinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Risale-i Nur, Nurculuk ve Nur talebeleri alevhinde olarak; Burdur Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararında ısrar etmesi.. savcının da onu bir kaç kez temyiz etmesi üzerine, verdiği içtihad i’lâm kararı 20/9/1965 tarihinde olmuş olması.. Avukat Bekir Berk’in de bu i’lâm kararını bihakkın tamamen çürütücü delillerle cevab verme hadisesi aynı tarihe rastlaması hasebiyle; Eşref Edib’in kitabındaki aynı mevzuların Bekir Berk’in mezkûr cevabında da aynen yer alması ve ikisinin de intişarları 1965 yılında olması durumuyla; hangisi hangisinden iktibas edildiği belli değildir. Lâkin az ilerde gelecek vesikalarla,(34) Eşref Edib Bey’in, bütün dokümanını Bekir Berk’ten aldığını kesin göreceğiz.
Bu itibarla, Av. Bekir Berk tarafından ortaya atılan ve fakat vesikalık mahiyeti mütereddit bulunan; sözü edilen iddia ve mektubun şâhidlerinden veya onu gören veya gösteren herhangi bir râviden ve belgeden bahsedilmemektedir. Dolayısıyla bu durumda iddia münkati’dir, mütereddittir ve itibariyeti zaifdir.
Yükleniyor...