Köydeki düğün şenliğinin havasını bozacak davranışlarda bulunmuş ve ısrarında direnmiştir. Isrardan başka, jandarmalara mevzi’ almalarını emretmiş, işi kuvvete ve silâh zoruna getirmiştir. Üstteğmenin bu hareketini seyretmekte olan ve burada oturmakta olup ağabeysine ev sahipliği yapan şeyh Said’in küçük kardeşi Abdurrahim dayanamamış, ağabeyisinin iznini almadan, üstteğmene ve jandarmalara ateş etmiş, müsademe olmuş, neticede üstteğmen ile iki jandarma eri ölmüşler.

Ankara Hûkûmeti de, herhalde önceden istihbarat vasıtasıyla şeyh Said’in şark’taki dolaşmalarının farkında olmuş olacak ki, hadise Ankaraca duyulur duyulmaz, hemen şeyh Said’in yakalanması için emir verilmiş ve işte şeyh Said hadisesinin hareket noktası böylece patlak verivermiştir.

şeyh Said, bu hadiseden sonra Piran kasabasından ayrılmış ve Hükûmet kuvvetleri ile onun arasındaki hareket genişleyerek yayılmıştır. İlk başlarda şeyh Said kuvvetleri Elaziz, Bingöl ve Ergani’yi ele geçirmişler. Mart 1925’de de Diyarbekir etrafında hükûmet askerleriyle şeyh Said’in adamları arasında şiddetli müsademeler olmuş.. Nihayet 12 Nisan 1925’de şeyh Said esir alınmış, dolayısıyle hadise bastırılmıştır. Diyarbekir’de kurulmuş olan İstiklal Mahkemesince şeyh Said ve arkadaşlarının muhakemesine başlanmış, nihayet 29 Haziran 1925 günü ilk etapta şeyh Said ve kırk altı arkadaşı idama mahkum edilmiş ve hemen ertesi günü yani, 30 Haziran 1925 günü karar infaz edilmiştir.“(18)

Diyarbekir’de merkez olarak kurulan ve Urfa ve Elazığ’da da zaman-zaman icra-yı hükümeden ve şark İstiklal - Mahkemesi Heyet-i Hakimesi diye adlandırılan heyet, şu şahıslardan müteşikkildi :

Reis : Mazhar Müfid

1.Aza : Ali Saib

2.Aza : Lütfü Müfid

Katip : Selim sanin

İşte hadise, mahiyeti itibariyle böyle iken; bazı çevreler kasd-ı mahsusla olsa gerek, meseleyi bir Kürt Türk meselesi şeklinde aksettirmişlerdir. Hadise kesinlikle bir dinî inanç hassasiyeti ve tepkisi olmakla birlikte, ancak ne var ki, şeyh Said’in hareketi şark vilâyetleri içerisinde vuku’ bulması hasebiyle, öyle renklendirilmiştir. Başka bazı çevreler ise; Hükümet idarecileri ve Hükûmet ismi Türk olmasından, hadise akabinde yapılan tenkiller ve tehcirlerde, Türk’ün Kürde karşı bir zulmü şeklinde gösterilmeye çalışılmıştır.

Yükleniyor...