Van’da Te’lifat Olmadı
Hazret-i Üstâd’ın şu son Van’da kaldığı müddet zarfında, herhangi bir te’lifi hakkında ne bir rivayet vardır, ne de bir risale mevcuttur.(*) Ancak şu kadar vardır ki; Arabi şemme ve şu’le Risaleleri’nin bazı ek parçaları, aynı zamanda kısmen Nur’un ılk Kapısı’nın Arapçaları olarak te’lif edilen bu parçaların hepsi, Burdur’da mı te’Iif edilmiş, yoksa bazıları Van’da mı kaleme alınmış bilinmemektedir. Amma ulaşan tüm rivayet ve hatıralarda; Hz. Üstâdın arasıra Nurşin camiinde cemaate va’zlar yaptığını ve yine gelen rivayetlerle, ilmî seviyesi yüksek bir kaç âlime bazen eski kitaplardan dinî dersler verdiğini öğrenmekteyiz.
Buna göre, Hazret-i Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursî Van’daki şu son hayatı olan Haziran 1923-25 şubat 1925 tarihleri arasında geçen 21 ay kadar zamanını, en başta dua, tazarru’, niyaz ve münacaatlarla.. Saniyen: gelen giden ziyaretçilerin suallerine cevablar vermekle ve dinî sohbetler etmekle.. Salisen: Arasıra Nurşin câmiinde cemaata mev’izeler irad etmekle.. Rabian: Eski talebelerinden yüksek seviyeli bir kaç âlime, ilmî yüksek kitaplardan arasıra dersler vermekle geçtiği görünmektedir.
Nurşin Camii ve Hatıraların Devamı
Hatıralarını yazdıran şahidlerimizden üçüncüsü: Abdullah Ekinci’dir. Bu zât, Üstâd’ın hâs talebelerinden olan Van’lı Molla Hamid’in ağabeyisi ve uzun zaman Emniyet’te ve Milli İstihbarat’ta vazife görmüş son derece dürüst, namuslu bir insandır. Hatıraları kısmen şöyledir:
“...Cumhuriyet’ten az önce idi. Üstâd’ın kardeşi Abdülmecid Efendi Van’da Arapça hocasıydı. Üstâd’ın tekrar Van’a geldiğini kardeşinden öğrenmiştim. 0 zaman Nurşin camiinde kalıyordu. Küçük kardeşim Hamid’e Üstâd’dan bahsettim. Gidip hizmet etmesini, odun götürmesini söyledim. Üstâd bizi yabancı saymazdı. Annem de kardeşime: “Oğlum git, sen Seyda’dan ders oku” demişti.
Annem saliha bir kadındı. Dininde diyanetindeydi. Üstâd’ı çok severdi. Üstâd kimseden hediye gibi bir şey almadığı halde, annemin pişirdiği pilavı yerdi.
Ben Hamid’den önce arasıra Üstâd’ın yanına gider, kendisine hizmet ederdim. Belki elli defa eline su dökmüşümdür. Onun eline su dökmek, benim için şereftir.
Hazret-i Üstâd’ın şu son Van’da kaldığı müddet zarfında, herhangi bir te’lifi hakkında ne bir rivayet vardır, ne de bir risale mevcuttur.(*) Ancak şu kadar vardır ki; Arabi şemme ve şu’le Risaleleri’nin bazı ek parçaları, aynı zamanda kısmen Nur’un ılk Kapısı’nın Arapçaları olarak te’lif edilen bu parçaların hepsi, Burdur’da mı te’Iif edilmiş, yoksa bazıları Van’da mı kaleme alınmış bilinmemektedir. Amma ulaşan tüm rivayet ve hatıralarda; Hz. Üstâdın arasıra Nurşin camiinde cemaate va’zlar yaptığını ve yine gelen rivayetlerle, ilmî seviyesi yüksek bir kaç âlime bazen eski kitaplardan dinî dersler verdiğini öğrenmekteyiz.
Buna göre, Hazret-i Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursî Van’daki şu son hayatı olan Haziran 1923-25 şubat 1925 tarihleri arasında geçen 21 ay kadar zamanını, en başta dua, tazarru’, niyaz ve münacaatlarla.. Saniyen: gelen giden ziyaretçilerin suallerine cevablar vermekle ve dinî sohbetler etmekle.. Salisen: Arasıra Nurşin câmiinde cemaata mev’izeler irad etmekle.. Rabian: Eski talebelerinden yüksek seviyeli bir kaç âlime, ilmî yüksek kitaplardan arasıra dersler vermekle geçtiği görünmektedir.
Nurşin Camii ve Hatıraların Devamı
Hatıralarını yazdıran şahidlerimizden üçüncüsü: Abdullah Ekinci’dir. Bu zât, Üstâd’ın hâs talebelerinden olan Van’lı Molla Hamid’in ağabeyisi ve uzun zaman Emniyet’te ve Milli İstihbarat’ta vazife görmüş son derece dürüst, namuslu bir insandır. Hatıraları kısmen şöyledir:
“...Cumhuriyet’ten az önce idi. Üstâd’ın kardeşi Abdülmecid Efendi Van’da Arapça hocasıydı. Üstâd’ın tekrar Van’a geldiğini kardeşinden öğrenmiştim. 0 zaman Nurşin camiinde kalıyordu. Küçük kardeşim Hamid’e Üstâd’dan bahsettim. Gidip hizmet etmesini, odun götürmesini söyledim. Üstâd bizi yabancı saymazdı. Annem de kardeşime: “Oğlum git, sen Seyda’dan ders oku” demişti.
Annem saliha bir kadındı. Dininde diyanetindeydi. Üstâd’ı çok severdi. Üstâd kimseden hediye gibi bir şey almadığı halde, annemin pişirdiği pilavı yerdi.
Ben Hamid’den önce arasıra Üstâd’ın yanına gider, kendisine hizmet ederdim. Belki elli defa eline su dökmüşümdür. Onun eline su dökmek, benim için şereftir.
Yükleniyor...