3- 1910 yılı içerisinde Meşrutiyeti telkin etmek için şarktaki aşâiri dolaşırken, sual ve cevablardan teşekkül eden Münâzarât isimli; eserinin son kısımlarında şöyle demektedir:
“...Emin olunuz; biz Kürtler başkasına benzemiyoruz, yakinen biliriz ki; ictimaî hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neş’et eder ..”(100)
Yeni Said Dönemi
Yeni Said faslında te’lif ettiği eserlerinden de bir kaç örnek:
1- Tahminen 1930’lu yıllarda Barla’da te’lif ettiği Yirmi Altıncı Mektub’un Üçüncü Mebhası olan Milliyet Risalesi’nin bir bölümünde şöyle der:
“...Ey ehl-i Kur’ân olan şu vatanın evladları! Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri Kur’ân-ı Hakim’in bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’ân’ı i’lâ etmişsiniz. Milliyetinizi Kur’ân’a ve İslâmiyet’e kal’a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz. Müthiş tehacümatı defettiniz... ta
ayetine güzel bir masadak oldunuz!..”(101)
Aynı bahsin devamında, Türk milletinin dünyanın her tarafında Müslüman olarak bulunduğunu, başka milletlere benzemediğini, Türk milletinin milliyeti adeta yalnız İslâmiyet şeklinde tezahür ettiğini ve böylesi bir milletin her kavimden daha çok dikkat etmesi lâzım geldiğini söylemektedir.
2- Yine Barla’da 1933 yıllarında, zındık ehl-i dalâletin desisekârane şekilde, Bediüzzaman’a karşı hücumlarında isti’mal ettikleri en şeytanca ve en alçak bir silâh olan onun Kürtlüğünü ileri sürerek; o noktadan Müslüman Türk talebelerini iman hizmeti etrafından dağıtmak ve ondan ayırmak plânıyla hücum ettikleri zaman; Hazret-i Üstâd Bediüzzaman şöyle şiddetli bir lisan kullanarak, münafık ehl-i dalâleti yerin dibine batırmıştır:
“O Türkçülük perdesi altına giren ve hakikaten Türk düşmanı olan hamiyetfuruş mülhidlere derim ki: Din-i İslâmiyet Milliyetiyle, ebedî ve hakikî bir uhuvvet ile, Türk denilen bu vatan ehl-i imanı ile şiddetli ve pek hakikî alâkadarım.. Ve bin seneye yakın Kur’ân’ın bayrağını cihanın cihat-ı sittesinin etrafında gâlibane gezdiren bu vatan evlâdlarına İslâmiyet hesabına müftehirane ve taraftarane muhabbettarım..”(102)
Ve devamında, münafık sahtekâr, hamiyetfuruşları tokatladıktan sonra, eşi ve benzeri olmıyan bir hakikat taksimatiyle, her millette öyle olduğu gibi, Türk milletinin altı taifeden ibaret bir şekilde bulunduğunu ispat etmiş, öylesi sahtekâr hamiyetfuruşların milliyetçiliklerinin sadece sarhoş ve
“...Emin olunuz; biz Kürtler başkasına benzemiyoruz, yakinen biliriz ki; ictimaî hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neş’et eder ..”(100)
Yeni Said Dönemi
Yeni Said faslında te’lif ettiği eserlerinden de bir kaç örnek:
1- Tahminen 1930’lu yıllarda Barla’da te’lif ettiği Yirmi Altıncı Mektub’un Üçüncü Mebhası olan Milliyet Risalesi’nin bir bölümünde şöyle der:
“...Ey ehl-i Kur’ân olan şu vatanın evladları! Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri Kur’ân-ı Hakim’in bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’ân’ı i’lâ etmişsiniz. Milliyetinizi Kur’ân’a ve İslâmiyet’e kal’a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz. Müthiş tehacümatı defettiniz... ta
ayetine güzel bir masadak oldunuz!..”(101)
Aynı bahsin devamında, Türk milletinin dünyanın her tarafında Müslüman olarak bulunduğunu, başka milletlere benzemediğini, Türk milletinin milliyeti adeta yalnız İslâmiyet şeklinde tezahür ettiğini ve böylesi bir milletin her kavimden daha çok dikkat etmesi lâzım geldiğini söylemektedir.
2- Yine Barla’da 1933 yıllarında, zındık ehl-i dalâletin desisekârane şekilde, Bediüzzaman’a karşı hücumlarında isti’mal ettikleri en şeytanca ve en alçak bir silâh olan onun Kürtlüğünü ileri sürerek; o noktadan Müslüman Türk talebelerini iman hizmeti etrafından dağıtmak ve ondan ayırmak plânıyla hücum ettikleri zaman; Hazret-i Üstâd Bediüzzaman şöyle şiddetli bir lisan kullanarak, münafık ehl-i dalâleti yerin dibine batırmıştır:
“O Türkçülük perdesi altına giren ve hakikaten Türk düşmanı olan hamiyetfuruş mülhidlere derim ki: Din-i İslâmiyet Milliyetiyle, ebedî ve hakikî bir uhuvvet ile, Türk denilen bu vatan ehl-i imanı ile şiddetli ve pek hakikî alâkadarım.. Ve bin seneye yakın Kur’ân’ın bayrağını cihanın cihat-ı sittesinin etrafında gâlibane gezdiren bu vatan evlâdlarına İslâmiyet hesabına müftehirane ve taraftarane muhabbettarım..”(102)
Ve devamında, münafık sahtekâr, hamiyetfuruşları tokatladıktan sonra, eşi ve benzeri olmıyan bir hakikat taksimatiyle, her millette öyle olduğu gibi, Türk milletinin altı taifeden ibaret bir şekilde bulunduğunu ispat etmiş, öylesi sahtekâr hamiyetfuruşların milliyetçiliklerinin sadece sarhoş ve
Yükleniyor...