bir hakikat kahramanı bazı yazı ve müdafaalarında böylesi bir hükümeti “İslâm Hükûmeti” diye vasıflandırmıştır?

Cevap: Bu istifhamın cevabları az yukarda kısmen geçmekle beraber, burada da kendi anlayış ve idrakimize göre, bir iki hikmetine temas etmek isteriz, şöyle ki:

Evvela: “Hükûmet” mefhumu nedir? izahını bulmak gerekir. Hükûmet denince herhalde bir kaç bakan ve bir kaç validen ve birkaç müdürlerden ibaret değildir. Milleti İslâm olan memleketlerdeki hükümet, yahut Devlet Reisicumhur’dan tut, ta kır bekçisine, ta köy muhtarlarına kadar.. Ve bir nefer askerden tut, ta mareşale kadar çok geniş bir insan kitlesini içine alan bir mefhumdur. Bu büyük insan topluluğu elbette ki Müslüman bir milletin evlâdı oldukları için, hepsi veya mutlak ekseriyeti şahsen Müslümandır. İşte böylesi bir hükûmette çalışan insanlar, İslâm prensiplerine göre milleti idare etmeseler dahi, her birisi neslen ve şahsen Müslümandır. O halde, Hükûmet, bütün me’mur kadrosuyla ve askerleriyle Müslüman bir milletten geldiği için, elbetteki o hükümete bir İslâm Hükûmeti denilebilir ve denilir. Hem Üstâd Hazretleri, Hükümetin idare kadrosuyla; onun eli ile tatbik ettirilen rejimin birbirine karıştırılmamasının lüzumuna işaret etmiştir.

Saniyen: Bin seneden beri İslâm dinine hizmet etmiş ve bütün mâzideki şerefini İslâmiyet’te bulmuş şanlı büyük bir milletin adıyla teşekkül eden Hükûmeti, ne şekilde olursa olsun; Bediüzzaman Hazretleri onu bir gâvur hükûmeti şeklinde görmek ve bilmek istememiştir. Hem hükümeti o şekilde telâkki etmekten de hiç bir fayda mülâhaza etmediği gibi; dinin irşad metoduna da ters düştüğünü görmüştür. Öyle bir telakkînin memlekete ve millete hiç bir fayda getirmiyeceğini bildiği gibi, ehl-i Hükûmeti de, belki daha çok tecavüzlere sevk etmesine sebebiyet vereceğini düşünmüştür. Ve daha bunlar gibi bizim bilmediğimiz ma’na ve hikmetler!..

Bediüzzaman ve Milliyetçilik

Milliyetçilik denince; hakikî manasıyla, insanlık düşüncesi olduğundan; insanoğlunun fıtratındaki medeniyetperverlik, yani geniş manasiyle; kendi cinsinden olan insanları düşünmek ve onlara acımak, refahlarını istemek demektir. Daha gele gele münasebetlerin sıkıca arttığı daireler olan akrabalarını, aşiretini, milletini, memleketini düşünmek ve onların saadet ve refahını, terakkî ve teâlilerini istemek ve arzu etmek, insanlığın ve insanlık icabının en zarurî bir seciyesi olması lâzımdır. Meğer ki: insanlıktan çıkmış ola...

Millet, veya Milliyet kelimeleri, din ıstılâhında doğrudan doğruya Din mefhumunun karşılığıdır. Dinî ıstılâhın geniş olan izahını burada ele almanın

Yükleniyor...