Bu beyanın devamında “üç nokta” başlıkları ile izah ettiği içtimai hakikatlerin; din düşmanlarının İslâmî herhangi bir inkişaf hareketine İrtica’ kulpunu takmalarına karşı onları esfel-i safiline ve vahşiliğin ve bedevîliğin en derin derekelerine batırırcasına müskit cevablar verdiği gibi.. Demokratları da bunlara karşı dikkat ve teyakkuza davet etmektedir.

3- Pakistan’da o zaman çıkmakta olan es-Sıddîk namında mühim bir mecmua, Yirmi İkinci Mektub olan Uhuvvet Risalesi’ni Urducaya tercüme edip neşretmesi üzerine, Hazret-i Üstâd bir beyanda bulunarak, bu hadiseyi hükûmet ricaline ve kendi talebelerine ve efkâr-ı ammeye şöyle bildirmişti:

“...şimdi o Arabi mecmuanın tercüme ettiği risalenin aslı olan Türkçesinin, efkâr-ı ammeye, hususan bu Hükûmet-i İslâmiye’nin reislerine ve meb’uslarına bir sene evvel verildiği gibi, yine beray-i malûmat takdim için iki-üç sebep var...”(90)

4- Mevzuumuzun neticesini bağlamak üzere, Hazret-i Üstâd’ın Nur talebelerine veda’ vasiyeti olan en son dersinden bir iki cümle alarak bitiriyoruz:

“...Kardeşlerim, hastalığım pek şiddetli.. belki yakında öleceğim.. veyahut bütün bütün konuşmaktan bazen men’ olduğum gibi, men’ edileceğim. Onun için benim Nur, ahiret kardeşlerim, ehven-i şer deyip bazı biçare yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler.. Daima müsbet hareket etsinler. Menfi hareket vazifemiz değil. Çünkü dâhilde hareket menfice olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur’a zarar vermiyor, az müsaadekârdır. Enven-ü şer olarak bakınız.. Daha a’zam-ı şerden kurtulmak için onlara zararınız dokunmasın, onlara faydanız dokunsun.

Hem dâhildeki cihad-ı mânevî, mânevî tahribata karşı çalışmaktır ki; maddî değil, manevî hizmetler lâzımdır. Onun için ehl-i siyasete karışmadığımız gibi, ehl-i siyaset de bizimle meşgul olmaya bir hakları yoktur.

Mesela: Bir parti bana binler vecihle sıkıntı verdiği halde, hatta otuz senede hapislerde tazyiklerde olduğu halde, hakkımı helâl ettim... ve azaplarına mukabil o biçarelerin yüzde doksan beşini tezyif ve i’tiraflara, zulümlere maruz kalmaktan kurtulmaya vesile oldum ki ayeti hükmünce, kabahat ancak yüzde beşe verildi...”(91)

Evet, Hazret-i Üstâd’ın bu veda’ vasiyeti ve son dersi olan çok büyük ve çok mühim hakikatlı beyanının ana mevzuu; Nur talebelerinin daima asayişi te’mine medar hareketlerde bulunmalarını tavsiyedir. O ise, daima müsbet hareket ile emir olunmaktadırlar. Müsbet hareket, menfi hareketin zıddıdır. Menfi hareket ise, bilfiil eylem ve karşı koymak, ihtilâl çıkarmak

Yükleniyor...