seçimlerinde Demokratlara talebelerinin oy vermeleri sûretiyle de dostluğunu göstermiştir. Bu tarihî vak’alar, Üstâd’ın o dönem hayat seyri içinde ele alınacağından burada bu kadar yeter.

Evet C.H.P. iktidarı döneminde hazırlanan ilk Anayasalarda, Lâiklik prensibleri doğrultusunda olduğu ve dinin her şeyinden uzak bir tutum içerisinde oldukları halde, din ve vicdan hürriyeti diye Anayasa’nın içinde bir maddeleri de vardı. Lâkin C.H.P. iktidarı hiç bir zaman bu maddenin icabını yerine getirmemiştir. Dinin bütün eğitim kaynaklarını kurutmak ve nesli tamamen dinden uzak, hatta dinsiz yetiştirmek niyet ve emeliyle, yirmi beş sene şiddetli bir zulüm ve baskı uygulayarak her çeşit din derslerini yasaklamış, okullardan da dine, imana ait herşeyi kaldırmıştır. Nerede ise, Bolşevik Rusya tipinde bir rejim uygulamaya koyulmuş, siyaseti dinsizliğe alet ederek, bütün şiddetiyle dinî neşriyatı yasaklamıştır. Ancak bu arada bir göstermelik tarzında bir kaç cami’, minarelerinde de “Tanrı uludur, Tanrı uludur” şeklinde sahte bir ezan.. ve yine Hükûmetin emrinde kıskıvrak bağlı, adî bir müdürlükten öteye geçmiyen bir diyanet reisliği dairesi...

İşte ortam böyle zulümlü, karanlıklı bir devreyi yaşarken, Bediüzzaman Hazretleri dağların ortasında olan Barla köyünde, tenha, garib bir şekilde sürgün hayatını yaşamakta olup, bütün kuvvetiyle İslâm’ın iman hakikatlerini müdellel ilmî kaidelerle ispat ederek terennüm etmiş, eserler vücuda getirmiştir. Emsalsiz zor şartlar altında Nur Risalelerinin yüzde yetmişinin te’lifini Allah’ın avun u inayetiyle bitirmiş, en büyük ve en mühim eserlerini orada vücuda getirmiştir.

Bediüzzaman’ın başlattığı bu imanî, ilmî ve ma’nevî mücahedesi esnasında kendisine türlü türlü bahanelerle eziyetler verilmiştir. Gâh bir nahiye müdürü eliyle keyfice ta’ciz ettirilmiş, gâh bir karakol çavuşu vasıtasıyla rahatsız ettirilmiştir. Yanına gelen ahiret ve iman müştakı Müslümanlar karakollara çağrılmış, sorguya çekilerek ifadeleri alınmıştır. Bazen mescidinde hususi namaz tesbihatına bile müdahale edilmiştir. Hatta Üstâd’ı ta’ciz etmek ve onun Müslüman halk üzerindeki te’sirini ve muhabbetini kırmak için, bazı şamanist ırkçı muallimler köye yerleştirilmiş, Türkçülük ismi altında küfrî hezeyanlarla, Bediüzzaman için: “O Kürt’tür, siz Türksünüz...” gibi propagandalarla huzuru ihlâl ettirilmiştir. Menemen hadisesi, Ağrı isyanı gibi uydurma ve sahte manevralar sebebiyle, Hazret-i Üstâd’a karşı çok kem tedbirler uygulanmıştır.

Lâkin Hazret-i Üstâd Bediüzzaman bu gibi ta’cizlere, eza ve cefalara tahammül etmiş, göğüs germiş, sabır ve sekinetle savuşturmuştur. Amma bütün bu kötü ve bed muamelelere doymıyan dalâlet ehli, zendaka komitesi durmamıştır. Mazlum olan Menemen hadisesinin bir taklidini uydurup,

Yükleniyor...