mantıken ikna etmek, irşad etmek ve uyarmaktan ibaret olmuştur. Dâhildeki dinî cihadı yalnız ve yalnız ma’nevî şekilde mümkün olabileceğine, yani ancak ilim ile irşad ile mümkün olduğuna, İslâm’ın ruhundan aldığı nur ve fikir ile, kesin kanaat getirmiş ve bütün hayatını bu kanaat ve metod üstünde sürdürmüştür.
Evet, Hazret-i Üstâd hiç bir zaman memleket dahilinde fiilî bir siyaset ve karşı koymak veya karışıklık çıkarmak prensibini benimsememiş, ona yanaşmamıştır. Lâkin hak bildiği, iman ettiği davasından da onu hiç bir engel ve beşerî hiç bir kuvvet alıkoyamamış, mani’ olamamıştır. Onun hayatı ve yaşayışı ve dersleri bu hakikatin güneş gibi şahididir, delilidir.
şimdi mevzuumuzun tamamlayıcısı olarak, Yeni Said döneminin en çetin ve zulümlü ve en sıkıcı ahval ve şeraiti içerisinde te’lif ettiği eserlerinden de bir kaç nümune veriyoruz. Yeni Said’in hayat dönemi genel olarak iki fasıl halindedir.
Birinci Fasl: Nurun en yoğun te’lif devresi olan 1926 şubat’ından, 1950 Kasım’ına kadardır. Onun bu 25 senelik hayat faslında dünyada emsali görülmemiş zulümlere, keyfî- küfri eza ve cefalara, menfalara, zindanlara maruz bırakılmıştır. Böyle olmakla birlikte; onun şahsında dine karşı yapılan tecavüzleri, dinsizlik hesabına edilen işkenceleri, ma’hud ve mahdut bir kaç zındıka vererek, hükûmeti ve hükûmette çalışan insanları te’vil-i hasenlerle kurtarmaya çalışmıştır. Hatta C.H.P. iktidarının yirmi beş senelik zâlimane, belki kâfirane icraat ve muamelelerinin tatbikatçılarından olan kimselerin yüzde doksan beşini kurtararak, mes’uliyetin umumunu yalnız o partinin yüzde beşine vermiş. Sonra da bütün haklarını helâl etmiştir.
İkinci Fasıl: 1950 baharından, vefat günü olan 1960 baharına kadardır. Bu son on senelik devrede, Demokratlar siyasetlerini ve hükûmet icraatlarını bir demokrasi prensibi üstüne bina etmek üzere gösterdikleri ılımlı ve insanî hareketleri sonucu, din ve vicdan hürriyeti üzerindeki çok kesif ve katı keyfî baskıları ve zulümleri bir derece kaldırmayı başardıklarından, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri: 1908’lerde Meşrutiyet mücadelesini veren ve onu bir nebze başaran Jön Türklere veya İttihad ve Terakki’cilerin bazılarına takdirkârlık hisleri içerisinde yanaştığı ve onları meşru’ bir meşrutiyet, yani kuvvetini İslâm dini ve milliyetinden alan bir meşrutiyet ve hürriyet şeklini benimsiyerek, te’sisine çalışmaları için onlara dostluk gösterdiği ve onların irşadına yönelik yaptığı nasihatlar gibi; Demokratlara da benzeri nasihat ve irşadları havî bazı mektuplar yazarak dostluk içinde onları ikaz etmek istemiştir. Hatta bu meyanda C.H.P’nin 1950, 1954 seçimlerini büyük bir yenilgi ile kaybettikten sonra, bu parti büyük bir hazırlık içine girerek, çok hınçlı ve intikamkâr bir niyetle iktidara gelmeye çaba göstermelerine karşı, 1954
Evet, Hazret-i Üstâd hiç bir zaman memleket dahilinde fiilî bir siyaset ve karşı koymak veya karışıklık çıkarmak prensibini benimsememiş, ona yanaşmamıştır. Lâkin hak bildiği, iman ettiği davasından da onu hiç bir engel ve beşerî hiç bir kuvvet alıkoyamamış, mani’ olamamıştır. Onun hayatı ve yaşayışı ve dersleri bu hakikatin güneş gibi şahididir, delilidir.
şimdi mevzuumuzun tamamlayıcısı olarak, Yeni Said döneminin en çetin ve zulümlü ve en sıkıcı ahval ve şeraiti içerisinde te’lif ettiği eserlerinden de bir kaç nümune veriyoruz. Yeni Said’in hayat dönemi genel olarak iki fasıl halindedir.
Birinci Fasl: Nurun en yoğun te’lif devresi olan 1926 şubat’ından, 1950 Kasım’ına kadardır. Onun bu 25 senelik hayat faslında dünyada emsali görülmemiş zulümlere, keyfî- küfri eza ve cefalara, menfalara, zindanlara maruz bırakılmıştır. Böyle olmakla birlikte; onun şahsında dine karşı yapılan tecavüzleri, dinsizlik hesabına edilen işkenceleri, ma’hud ve mahdut bir kaç zındıka vererek, hükûmeti ve hükûmette çalışan insanları te’vil-i hasenlerle kurtarmaya çalışmıştır. Hatta C.H.P. iktidarının yirmi beş senelik zâlimane, belki kâfirane icraat ve muamelelerinin tatbikatçılarından olan kimselerin yüzde doksan beşini kurtararak, mes’uliyetin umumunu yalnız o partinin yüzde beşine vermiş. Sonra da bütün haklarını helâl etmiştir.
İkinci Fasıl: 1950 baharından, vefat günü olan 1960 baharına kadardır. Bu son on senelik devrede, Demokratlar siyasetlerini ve hükûmet icraatlarını bir demokrasi prensibi üstüne bina etmek üzere gösterdikleri ılımlı ve insanî hareketleri sonucu, din ve vicdan hürriyeti üzerindeki çok kesif ve katı keyfî baskıları ve zulümleri bir derece kaldırmayı başardıklarından, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri: 1908’lerde Meşrutiyet mücadelesini veren ve onu bir nebze başaran Jön Türklere veya İttihad ve Terakki’cilerin bazılarına takdirkârlık hisleri içerisinde yanaştığı ve onları meşru’ bir meşrutiyet, yani kuvvetini İslâm dini ve milliyetinden alan bir meşrutiyet ve hürriyet şeklini benimsiyerek, te’sisine çalışmaları için onlara dostluk gösterdiği ve onların irşadına yönelik yaptığı nasihatlar gibi; Demokratlara da benzeri nasihat ve irşadları havî bazı mektuplar yazarak dostluk içinde onları ikaz etmek istemiştir. Hatta bu meyanda C.H.P’nin 1950, 1954 seçimlerini büyük bir yenilgi ile kaybettikten sonra, bu parti büyük bir hazırlık içine girerek, çok hınçlı ve intikamkâr bir niyetle iktidara gelmeye çaba göstermelerine karşı, 1954
Yükleniyor...