C: İslâmiyet’in ahkâmı iki kısımdır.. Birisi: şeriat ona müessistir. (Yani yokken, şeriat onu vaz’ etmiş, te’sis etmiştir) bu ise hüsn-i hakiki ve hayr-ı mahzdır.

Birisi de: şeriat (onu) muaddildir. Yani gayet vahşî ve gaddar bir suretten çıkarıp, ehven-i şer ve muaddel ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkin ve tamamen hüsn-i hakikiye geçebilmek için, zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir. Çünkü birden tabiat-i beşerde umumen hüküm-ferma olan bir emri, birden ref’ etmek, birden tabiat-ı beşeri kalb etmek iktiza eder. Binaenaleyh, şeriat vâzı-i esaret değildir. Belki en vahşî suretten böyle tamamen hürriyete yol açacak ve geçebilecek bir surete indirmiştir. Ta’dil etmiştir. Hem de dörde kadar teaddüd-ü zevcat; tabiata, akla, hikmete muvafakatıyla beraber.. şeriat, bir taneden dörde çıkarmamış. Belki sekizden-dokuzdan dörde indirmiştir. Bahusus teaddüdde öyle şerait koymuştur ki: Ona muraât etmekle, hiç bir mazarrata müeddi olmaz. Bazı noktadan şer olsa da, ehven-i şerdir. Ehven-i şer ise bir adalet-i izafiyedir. Heyhat âlemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.”(60)

İşte Üstâd Bediüzzaman’ın bu cevabındaki küllî kaideyi, insanların yaşayış ve amel hususunda alışa geldiği bir çok şeylerine tatbik etmek mümkündür. Mesela, sakalın sünnet olma şekli o devrin insanlarının hususan Arap milletinin umumî ve kavmî bir adetiydi. Fakat ya bakımsız, kirli, pis..veya gayr-i insanî olan suret ve şekillerini ta’dil etme hususunda sakalı en güzel bir sakal biçimine koymuş, ta’dil etmiştir.

Keza, köle mes’elesi de bunun gibi bir şeydir. Çünkü eski devirlerde hemen hemen herkes köleye hayvan nazarıyla bakmakta ve hayvan muamelesini yapmakta iken, İslâmiyet onu ta’dil etmiş, köleyi insan olarak ele almış ve ona insanlık muamelesi yaptırmıştır. Aynı zamanda beşeriyet içinde kölelik mefhumunun yavaş yavaş kaldırılmasına yol açmış.. ve “Kim bir köle âzad ederse, şu kadar sevab alır” gibi çok büyük teşvik ve terğibler yapmıştır.. ve hakeza, sair mes’eleler kıyas edilebilir.

2- Noksan da olsa, eksik de olsa; İslâm dininin, bazı ahkâmını tatbik etmeye niyetlenen İslâm âlemindeki bazı kıpırdanışları, hemen ceffel-kalem reddedilmeyip, İslâm’ın hikmetli siyaset metodlarıyla ona dost olmaya ve teşvik ederek ona bazı noktalardan takdirlerle yanaşmaya dair hakikatin lüzumunu dile getiren Hazret-i Üstâd’ın bazı beyanları:

“S: Bazı adam, şeriat’a muhaliftir diyor?” (Yani meşrutiyet)

C: Ruh-ı meşrutiyet şeriattandır. Hayatı da ondandır. Fakat ilca-i zaruretle, teferruat olabilir; muvakkaten muhalif düşsün. Hem de her ne

Yükleniyor...