İstikbale NÜfûzunun Ölçüsü
Siyasî mes’elelerin tahlili münasebetiyle, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin 1908 yılı ortalarından itibaren, 1923 senesine kadar, idarî ve siyasî mes’elelerle ilgili neşrettiği beyanat ve ikazların içerisinde en önemli kısmı olan istikbale nüfûz keyfiyetinden ve gelecekteki hadiselerin karşısında yapılacak tedbirlerin kritiğini bildiren dikkat çeken işaretlerinden nümune için bir kaç misalini bu makamda zikretmek münasib düştü.
Birincisi:
27 Temmuz 1908’de İstanbul’da nutuk sûretinde söylediği şu:
“...şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. şimdi bu ittihad-ı millet ve meşrutiyet ile rahm-ı madere geçtik. Neşv ü nema bulacağız... Yüz bu kadar sene geri kaldığımız mesafe-i terakkiden inşaallah mu’cize-i peygamberiyle, şimendifer-i kanun-ı şer’îy-i esasiyeye amelen ve burak-ı meşveret-i şer’iyeye fikren bineceğiz. Bu vahşet-engiz sahray-ı kebiri bir zaman-ı kasîrda, tekemmül-i mebadî cihetiyle tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsabaka edeceğiz. Zira onlar öküz arabasına binmişler, yola gitmişler.. Biz birden bire şimendifer ve balon gibi mebadîye(51) bineceğiz, geçeceğiz. Belki câmi’-i ahlâk-ı hasene olan hakikat-i İslâmiye ve isti’dad-ı fıtrî ve feyz-i imanın ve şiddet-i cu’un hazma verdiği teshil yardımıyla fersah fersah geçeceğiz. Nasıl ki vaktiyle geçmiş idik...”(52)
Görüldüğü üzere, Bediüzzaman Hazretleri İkinci Meşrutiyet inkılâbının üçüncü gününde, nutuk suretinde halka hitaben irad ettiği şu sözlerinde, akıl ve mantığın kaideleri çerçevesinde ve fakat bazı şartlar dahilinde istikbalde maddeten terakkî ve tekemmülün müjdesini ne acib bir şekilde
Yükleniyor...