İkincisi:
Bediüzzaman Said-i Nursî Hazretleri bir de terakkî ve teâlî hususunda müjdeleyerek verdiği te’minatın müsbet şartları yanında, ayrıca onu engelleyen, yolunu kapayan menfi şartlarının bazılarına da şöyle işaret etmiştir:
“Ey ebna-i vatan! Hürriyeti sû-i tefsir etmeyiniz. Ta elimizden kaçmasın ve müteaffin olan eski esareti başka bir kabta bize içirtmekle boğmasın.(53) Zira hürriyet, müraat-ı ahkâm ve adab-ı şeriâtla ve ahlâk-ı hasene ile tahakkuk ve neşv ü nema bulur...”
Bu parağrafın az altında da şöyle der: “Yoksa Hürriyeti sefahet, lezaiz-i nâmeşrua’, israfât, tecavüzât ve heva-yı nefse ittiba’da serbestiyet ile tefsir, amel etmek; bir padişahın esaretinden çıkmakla, nefsin esaret-i rezilesinin altına girdiklerinden milletin çocukluk tabiatını ve sefih olduğunu gösterdiğinden, parelenmiş olan eski esarete lâyık ve hürriyete adem-i liyakat gösterir...”(54)
Aynı bahsin devamında mevzu’u daha da aydınlatmak için şöyle der: ”Biz millet-i Osmaniye erkeğiz. Kamet-i merdâne-i istidad-ı millimize kadınların libası gibi süslü sefahat ve israfat yakışmıyor. Binaenaleyh aldanmıyalım, kaidesini düstur-ül amel yapalım. şöyle:
Ecnebiyede terakkiyat-ı medeniyeye yardım edecek noktaları (Fünûn ve sanayi’ gibi) meal-memnuniye alacağız. Amma medeniyetin zünûb ve mesavisi olan bâ’zı adât ve ahlâk-ı seyyie ki; ecnebilerde mehasin-i medeniye-i kesire ile muhât olduğu için, çirkinliği o kadar göstermiyor.. Biz ise aldığımız vakit, sû-i tali’ cihetiyle müşkil-üt tahsil mehasin-i medeniyeti terk, çocuk gibi heva ve hevese muvafık zünûb-u medeniyeti kesb ettiğimizden, muhannes ve mütereccile gibi oluruz. (Yani kadınlaşmış erkek, erkekleşmiş kadın gibi...)”(55)
Yükleniyor...