İkinci Safha: 31 Mart vak’asından sonra, 1910 baharında İttihad ve Terakkî’nin yaptıkları zulümlü ve intikamlı icraatlarından küserek İstanbul’dan ayrılması.. İstanbul’dan ayrıldıktan ve şark’a geldikten sonra da, âşiretleri dolaşarak, inandığı ve kabul ettiği şekliyle meşru’ bir meşrutiyet tarzını millete telkin etmek için yer yer konferanslar tertib etmesi ve bir çok suallere ilmî ve hakikatli cevablar vermesi.. Daha sonra şam’a gelip İslâm’ın umumî mukadderat proğramını ve istikbalini ilgilendiren bir muazzam dersi olan meşhur Hutbe-i şamiye ismiyle, 1911 baharında Emeviye Camii’nde irad ettiği hutbe.. Oradan İstanbul’a avdet edip, Sultan Reşad’la tanışıp dost olması ve Van’da kuracağı Medreset-üz Zehra’sı için yirmi bin altın lira tahsisat va’dini alması.. Ve medresesinin inşası için İstanbul’dan şark’a dönmesi ve medresenin temelini Van’da attırması... Nihayet Birinci Cihan Harbi’nde gönüllü talebeleriyle birlikte bir alay teşkil ettirerek, harbe iştirak etmesi.. iki sene kadar Harb-i Umumi’de cansiperane pek büvük başarılı hizmetler ifa etmesi ve aynı harbte yaralanarak esir düşmesi.. Esaretten firar ederek İstanbul’a dönmesi...

Üçüncü Safha: 1918 Temmuzunda esaretten kurtulup İstanbul’a döndükten sonra, iki buçuk sene kadar, yani 1921 ortalarına kadar, yine bazı millî ve vatanî hizmetlerin ifası yolunda, o sıra te’lif ettiği eserlerinin bazılarında içtimaî dersler dercetmesi ve bazı beyanlarda bulunmasıdır. Fakat 1921’in ikinci yarısından sonra, artık hep imanî, tefekkürî, ahlâkî ve manevî ilâçları tazammun eden eserler te’lif etmeye başlamış ve artık Yeni Said âleminin hududundan içeri girmiştir. Bu tarihten sonra, zaten kendisinin de müteaddit beyanlanyla, içtimaî ve siyasî mes’elelerle alâkasını kesmiş olduğunu yazmaktadır. Ankara’daki yedi buçuk aylık hayatında ise, tafsilen kaydettiğimiz gibi, orada hep İslâmî şeair, namaz ve dine karşı irtibatları kuvvetleştirmek için, irşad ve ikazlarda bulunmuştur. Bunun yanında Millî Hükûmetin yeni atılmakta olan temelleri sağlam ve metin bir zemin üzerinde atılmasını te’mine çalışmıştır. Medreset-üz Zehra’sının inşası hususunda da giriştiği faaliyetler de, hep yine dinî ve millî mes’elelerdir.

şimdi, acaba Bediüzzaman Hazretleri mezkûr tarihe kadar ilgilendiği siyaset cinsinin az yukarda nevilerini yazdığımızın hangisidir veya hangisini ta’kib etmiştir?

Evet görüyoruz ki: Bediüzzaman Hazretleri’nin içtimaî ve siyasî mes’elelerle uğraştığı en hararetli devresi ki; İkinci Meşrutiyet inkılâbından sonraki döneminde bile, bir çok siyasî ve dinî cemiyetler kendisine ısrarla reislik, liderlik teklif etmelerine karşı müstağni kalmış, kabul etmemiştir. Meselâ, ilk başta İttihad ve Terakkî hükûmeti ve partisi kendisine meb’usluk teklif ettikleri halde, kabul etmemesi.. Daha sonraları Kürt Teavün

Yükleniyor...