Bitlis’e geldikten sonra, dünya içtimaiyyatı ve siyasî ahvaliyle olan alâkası biraz daha ilerlemişti. Çünki Bitlis Valisi Ömer Paşa’nın konağında ikamet etmekte, Vali ve memurlarla ihtilât içinde bulunmaktaydı. Ayrıca Vali Bey’in konağındaki kütübhanesinde bulunan, her çeşit kitap, gazete ve mecmualardan, istifade etmekteydi. Bununla beraber Bitlis’teki hayatı, umumiyetle içtimaî ahval ile alâkadar olmaktan çok, din ilimlerine ait metin kitapları ezber etmekle de geçiyordu.

Bitlis’te iki sene kaldıktan sonra, 1897’de Van’a gitti. Burada yine Vali Bey’in konağında kalmaya başladı. Üstâdın Van’daki hayatı, daha biraz içtimaiyat ve dünya hadiseleriyle, hususan İslâm âleminin ahvaliyle ve bilhassa Osmanlı memleketinde cereyan eden hadiselerle ilgisi artmıştı. Gazeteleri ta’kib etmeye ve içtimaî mes’elelere dair haberlerle alâkadar olmaya başlamıştı.

Van’a gittikten üç sene sonra, yani 1900 senesinde İngiliz Müstemlekat Nazırı’nın Kur’ân hakkındaki meş’um konuşmasını duyunca; İslâm Âleminin, hususan Osmanlı Devleti’nin geleceğiyle, kurtuluşu ve bekası hususunda ön görülecek tedbirlerle çok ateşli bir sûrette meşgul olmaya başladı. Zihninde plân ve proğramlar çizdi. Bu projelerden en büyüğü olan Van’da bir İslâmî Üniversite manasında bir medrese vücuda getirmekti. Haliyle bu iş büyük malî külfet isteyen bir proje idi. Devlet ve hükümet eliyle ancak tahakkuku mümkün olabilirdi. Bundan dolayı bu cihan-şümul gayesini ve niyetini fiile çıkarmak emeliyle 1907 yılı sonunda İstanbul’a gitti. Buradaki ilk yedi ayı, Sultan Abdülhamid’in Mabeyn Hükûmetiyle pençeleşmekle geçti. Mabeyne Medreset-üz Zehra’sının şu’belerinin açılması için bir dilekçe verdi. Fakat maalesef bu dilekçe kâle alınmadı. O da Padişahın ve Mabeyn’in nazar-ı dikkatini şark vilâyetlerine çekmek için, her çeşit suale cevab verebilme imtihanını açtı. Bu müthiş bir meydan okumaydı... Derken 24 Temmuz 1908 inkılâbı zuhura geldi.

İşte, Bediüzzaman’ın 1908 Meşrutiyyet inkılâbından sonraki bu günleri en çok içtimaî meselelerle ilgilenmeye başladığı dönemin başlangıcıdır. Bu tarihten i’tibaren 1921, hatta 1923 tarihine kadar üç safha ve devre tarzında içtimaî ve siyasî meselelerle alâkasının şekli vardır:

Birinci Safha: İkinci Meşrutiyet’in ilânıyla birlikte, Hürriyet ve Meşrutiyetin İslâmî şeklinin tahakkuku için nutuk ve makaleleriyle yaptığı hizmetleri ve ileri sürdüğü fikirleridir. Bunların yanında, o sıra teşekkül etmiş parti ve cemiyetlerin çekişmelerini bir derece önlemek ve din, millet ve vatanın müşterek menfaatlarında birleştirmek için var gücüyle gösterdiği gayret ve yaptığı çalışmalar...

Yükleniyor...