“...Milli Mücadele hükûmetinin ısrarı üzerine onu Ankara’ya kadar götürdüler. Orada Millet Meclisi üyeleri tarafından alkışlarla ayakta karşılandı. Kendisiyle M. Kemal Paşa uzun-uzun görüşmeler yaptı. Sultan Abdülhamid Han zamanından beri özleyip tahakkuk ettiremediği, Doğu illerinde bir medrese kurması için malî kolaylıklar gösterildi. Buna rağmen volkan-misal bir enerji menbaı olan o faal şahsiyet, bütün bunları nezaketle reddetti.. Van’a gidip Erek dağında inzivaya çekildi.
Riyazi bir mantıkla bu hadiseyi bizim tefsir etmemize imkan yoktur.(37) O halde, bizim bilemediğimiz ve anlıyamadığımız bir âlem daha var demektir...”(38)
Ankara Hayatı’nın Bir Özeti
19 Kasım 1922’de İstanbul’dan Ankara’ya geldi. Ankara’da Hacıbayram camiinin tekyesi misafirhanesinde ikamet etti. 22 Kasım 1922 Perşembe günü Millet Meclisi’ni ziyaret etti. Meclis’te büyük tezahürat ve taltiflerle alkışlanarak karşılandı. 1 şubat 1923’te Meclisi ve meb’usları ve kumandanları namaza ve şeair-i İslâmiye’nin iltizamına davet eden tarihî beyannamesini neşretti. Bu beyannamenin neşrinden sonra M. Kemal Paşa ile Meclis’te sert bir münakaşaları oldu. İkinci gün Paşa’nın riyaset odasında hususi ve karşılıklı uzun görüşmeleri oldu. Bu tarihten önce mi, sonra mı bilemiyoruz, Bediüzzaman’a tifo aşısı yerine zehir zerk edildi.
Bu arada, Bediüzzaman Hazretleri Ankara’da iki Arapça eser te’lif edip tab’ettirdi. Habab ve Zeyl-ül Habab risaleleleri... Bu eserlerinde yukarda adı geçen beyannameyle, içtihad mevzuundaki cevabını ve Ankara kalesi başında duyduğu hazin halet-i ruhiyesinin tercümanı olan Farisi mısralarını da derc etti.
Yine bu arada 30 Nisan 1923 günü Medreset-üz Zehra’sının küşadı için Meclis’e, meb’uslardan 166 imzalı bir kanun teklifi, Kayseri Milletvekili Alim Efendi adıyla verildi. Bundan öncede, yani 3 Mart 1923’de, hilâfeti ilga eden ve dini devlet işlerinden ayırmanın mukaddemesi olan kanun Meclis’ten çıkarttırıldı. Böylelikle artık Türkiye İslâm âleminin hilâfet merkezi
Riyazi bir mantıkla bu hadiseyi bizim tefsir etmemize imkan yoktur.(37) O halde, bizim bilemediğimiz ve anlıyamadığımız bir âlem daha var demektir...”(38)
Ankara Hayatı’nın Bir Özeti
19 Kasım 1922’de İstanbul’dan Ankara’ya geldi. Ankara’da Hacıbayram camiinin tekyesi misafirhanesinde ikamet etti. 22 Kasım 1922 Perşembe günü Millet Meclisi’ni ziyaret etti. Meclis’te büyük tezahürat ve taltiflerle alkışlanarak karşılandı. 1 şubat 1923’te Meclisi ve meb’usları ve kumandanları namaza ve şeair-i İslâmiye’nin iltizamına davet eden tarihî beyannamesini neşretti. Bu beyannamenin neşrinden sonra M. Kemal Paşa ile Meclis’te sert bir münakaşaları oldu. İkinci gün Paşa’nın riyaset odasında hususi ve karşılıklı uzun görüşmeleri oldu. Bu tarihten önce mi, sonra mı bilemiyoruz, Bediüzzaman’a tifo aşısı yerine zehir zerk edildi.
Bu arada, Bediüzzaman Hazretleri Ankara’da iki Arapça eser te’lif edip tab’ettirdi. Habab ve Zeyl-ül Habab risaleleleri... Bu eserlerinde yukarda adı geçen beyannameyle, içtihad mevzuundaki cevabını ve Ankara kalesi başında duyduğu hazin halet-i ruhiyesinin tercümanı olan Farisi mısralarını da derc etti.
Yine bu arada 30 Nisan 1923 günü Medreset-üz Zehra’sının küşadı için Meclis’e, meb’uslardan 166 imzalı bir kanun teklifi, Kayseri Milletvekili Alim Efendi adıyla verildi. Bundan öncede, yani 3 Mart 1923’de, hilâfeti ilga eden ve dini devlet işlerinden ayırmanın mukaddemesi olan kanun Meclis’ten çıkarttırıldı. Böylelikle artık Türkiye İslâm âleminin hilâfet merkezi
Yükleniyor...